Annene sürekli neden eve gelmediğimi soruyormuşsun. Annenin iki yıl önce kaleme aldığı ama henüz geçen hafta postaya verdiği mektupta öğrendim bunu. Üzgünüm! Yüzündeki makyajı ancak hamalların taşıyacağı bir kadın tarafından tek ayak üstünde durma cezasına çarptırıldım. Buradaki yetkililer kadının çantasında kaybolan ellerini benim çaldığımı düşünüyorlar. Ne ben çalmadığımı ispatlayabildim, ne de o nemrut kadın beni suçlamaktan vazgeçti. Üstelik mendilinin de benim tarafımdan doğrandığını söylüyor ya en çok buna içerledim. Bilirsin kızım, benim mendillere özel bir saygım ve hürmetim var. Hem bana kimse inanmasa da senin ve annenin bana inanacağınızı bilmek bir anlık dahi olsa beni çok rahatlatıyor.
Kızım,
Beni yalancı çıkarmak isteyen herkes aslında biliyor ki doğruyu ben söylüyorum. Ama üniversitede suçlarına sahip çıkma bölümünde iki dönem boyunca okuduğum için sanırım aklanmak zor olacak. Aklanırım aklanmasına da, sanki o kadın sanki ellerini bir daha çantasında hiç kaybetmeyecekmiş gibi davranıyor. Pelerini de hiç güzel değil, bir görsen. En çok da evindeki baharat takımlarını düşünüyorum. Muhakkak kirlidir. Geçenlerde kendi kendime mırıldanıyordum. Ben de bir kibrit kutusunu sevmek istiyorum diye… O bile kusur oldu. Kibrit kutusu deyip geçme. Üstüne kaç kez senin adını yazdım. Adını yazdım her boş vaktimde. Hiç resim çizemem ama kibrit kutusunun üstüne çizdiğim oyuncak bebeğin bile bana burada nefes oluyor.
Bu yasaklı yerde, meyveyi ancak bir ağaç parasız veriyor. Köşedeki bakkal, Sinop vilayetimizi sevmeye çalıştığımı duyunca bana yardım edeceğini söyledi. Akşamına çeşit çeşit harita, plan, kroki, valiliğe ait künye yollamış. Haritası dışında Sinop’un sevilecek bir yönüne denk gelmedim. Kızım, hani demiştim ya “haritam kayıp” diye; Sinop vilayetimizin coğrafi haritası da bir çare olamadı. “Bulutlar Sinop’a gitmesin.” diye ettiğim duanın kabul edilip edilmediğini her akşam meteoroloji bültenlerinden takip ediyorum. Üç gündür uğramıyor. Mevsim kış…
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta