Sana şikayet mektubum var adını kullanıp her köşede
Ben Atatürkçüyüm diyenlere..yarın senin senin Atam
Sonsuzluğuna kavuştuğun o gün var
O gün saat dokuzu beş gece ruhunu teslimin var Atam..
Senin ruhunla teslim olan teslimiyete de zorlanan bir ülke var Atam..
Şairlere köşe yazarlarına da birazda serzenişim var bu gün..
Sen bu ülkenin kurtarıcısı değil de içine sanki bomba koymuşsun Atam..
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şikâyette ne kadar haklıyız bilemem!
hissedileni yansıtması bakımından başarılı şiir,biraz nesre doğru kaysa da.
Bu gün özelliğine ben de şiirimi eşlik etsin diye bırakıyorum yoruma.
sevgiyle...şiirlerle kalın
ATEŞTEN TOPLAR DÜŞTÜ BAĞRA
vururken saat son tiktağını
kanadıyla saramadı dünya acıyı
sözün büyü(sü)cüsü mavi ışık sönmüştü
dünya değirmeninden uçup gidemeyen
kanadı kırık, ürkek güvercinler kaldı arkada
soldu cennet bahçeler
sarı sıcak zaman durdu
durdu dünya
uğultusundan başka bir ses duyulmuyordu
ağlıyordu gökyüzü, hıçkırarak ağlıyordu…
aralık kalan kapıda
bir heykel kadar taştı manâ
yaşanacak ne çok şey vardı oysa !...
hiçbir dudağa değmesindi artık yaşam
kasvetinde çıldıran günü
bir tabanca sesiyle susturdu !
şimdi, beraber çıkacaklardı han kapısından
oluk oluk taştılar
acı seslerin rüzgârıyla
günden, kara geceye doğru aktılar
aktı / ak bir çarşafın altında
ölmeyecek…
uğrunda ölünecek ADAM !
gidiyordu, kağnı ayaklar ile
mecâlsiz eller üstünde
teni yakan
ateş topları patlıyordu dört bir yandan…
er geç gidilecekti ya
“her ölüm erken”di
lâkin bizim için bu ölüm, en erken idi !...
(…gelebilsen yeniden Samsun’dan gür sesinle…ne çok ihtiyacımız var SANA bir bilsen !…)
Hâdiye Kaptan
Atamız'ın ruhu şad olsun,yüreklerimizde yaşıyor, yaşayacak da çünki:
YAŞATACAĞIZ.
Saygımla
Duyarlı yüreğinizi ve kaleminizi kutluyorum...saygılar.
Tarih kahramanlatı da yazacak kaytaranları da. Vatana hizmet edenler ile ihanet edenler asla aynı sayfada yer alamayacaklar. Yobazlar, hırsızlar, salaklar ve yalaklar mutlaka hak ettikleri şekilde anılacaklar. Okudum, duygulandım. Sorumluluk taşıyan kalemi kutluyorum. Nicelerinde buluşmak ümidiyle...
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta