Ölüme üç çeyrek varmış gibi, hislerin peşindeydi...
Karşısındaki dağın zirvesine dikmişti gözlerini... Kıvrıla kıvrıla sadece bir araç geçecek genişlikte bir yol uzuyordu, dağın zirvesine doğru...
Düşüncede zirveye limit tırmanışıydı bu ve sonra uzaklara, çok uzaklardaki bakışlara zirveden bakmak beklentisiz bir özlem gidermekti belki de...
Kaç yılların ardındaki uzak bakışları gözbebeklerinde hissetmek...
İnce bir kırık yaralanması bu sanki, bileği kırılmış ve yazamamış gibi hisler çöküyordu içine...
Rüzgâr sersemliği bu, sanki dönüşen düşünceler çıkmazlarında bel bükmek...
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Devamını Oku
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
sonsuzlukla hesaplaşmanın acısı yine benle başlayıp, yüreğimle bitiyordu. Ne olurdu yürek kapısı olduğu gibi yüreğimin dilide olsaydıyda sır olarak saklananlar dillenseydi.... yüreğinize sağlık saygılarımla üstad...okurken götürdü biryerlere bu yazı....+10 ant...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta