Gözlerime inanamayıp çığlık atmaya başladım.Gökyüzünden paraşütle birisi süzülerek , sahile kumsala doğru iniyordu.Hemen koşarak yaklaştım ,bu ıssız adaya kim gelirdiki? Yaklaştığımda birde ne göreyim? Gözlerim sanki yuvalarından çıkacak gibiydi,gelen Esma idi.
Nasıl olurdu bu , kazadan sonra bu adaya gelebileceğimi nerden bilebilirdi? O kadar sımsıkı sarılmıştımki ona.Çok özlemişim, canımın içini.Koıllarımı sımsıkı sarıp sarmaladım.Hiç bir şey konuşmadan öylece sarıldık birbirimize.Sanki konuşursam bu büyülü anın gizemi bozulacakmış gibi hissediyordum.
Harika gözlerinin içine dalmayı,orda kaybolmayı çok özlemiştim.Onu çok uzaklarda da olsa hep içimde hissediyordum zaten.Ona çektiğim hasretliğin acısı tüm bedenimde,damarlarımdaki kanın tamamında, baldıran zehirinin dolaşması gibiydi sanki.Hani kesseler damla kanım akmaz gibiydim.Sevdalımın uzağında olmak benim için anlamsızca gayesizce,fazladan yaşamaktı sanki benim için.
Çağırdığını hissettim, ben de uçarak çıktım geldim diyerek,o her zamanki tatlı gülümsemesi,şahane tebessümü ile öyle güzel bakıyordu ki; ona baktığımda sanki eriyordum ben.İçim alev alev yangınlarda oluyordu.Şimşekler sanki içimde çakıyordu ,ona her baktığımda.
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan