Sevgi ve Dost Üzerine

Bedrettin Keleştimur
417

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Sevgi ve Dost Üzerine

Ağaca dost, komşuya dost, süfli olmayana dost olacağız!
Kendimize ve gayrimize dost olacağız!
Tarihe ve coğrafyaya dost olacağız!
İşimize, aşımıza ve eşimize dost olacağız!
Zamana, eşyaya ve mekâna dost olacağız!
Derdimize, çilemize, zehrimize dost olacağız!
Niyetimize, amelimize ve ahirimize dost olacağız!
Dostla başladık söze, peki o kadar önemsediğimiz, üzerine o kadar vurgu yaptığımız dost nedir?
Dost sözlükte, “—Birinin iyiliğini isteyen, onu gönülden seven; iyi görüşülen, sevilen, güvenilen kimse, arkadaş.”
Âşık Veysel ne diyor, “—Ben giderim adım kalır/ Dostlar beni hatırlasın/ Düğün olur bayram olur/ Dostlar beni hatırlasın”
Dost kapısına kimler gelir, o vefa gibi asil duyguyu kimler taşır, ‘—sevenler’ yani, ‘—yarenler’ taşır.
Bayrak Şairimiz Arif Nihat Asya, Huda’ya yakarır; “—Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız/ Ve vatansız bırakma Allah’ım/ Müslümanlıkla yoğrulan yurdu/ Müslümansız bırakma Allah’ım”
Rahmetli Mehmet Kaplan Hocamız, “—İnsanları düşünmeye, aramaya, yapmaya sevkeden en büyük amillerin biri sevgidir” derlerdi.
Bu yıl, 2008 yılını kendisine ayırdığımız Yahya Kemal Beyatlı, “—Sürekli sevgiyi duydukça anne toprak’tan/ İçimde korku nedir kalmıyor yok olmaktan” derken, sevgi denilen hayat iksirini her birimize içiriyor.
8 Şubat 2008 gününün o buz gibi havasında içimizi ferahlatan, ısıtan bir şahsiyeti, Rahmetli Ahmet Kabaklı’yı Elâzığ Valisi Muammer Muşmal’ında katıldıkları bir sohbet toplantısında; o kadirşinas dostlarla anarken hafızamdan neler geçmedi ki, neler!
77 yıla sığdıran bir ömrünü milletine, onun hamiyetine vakfeden bir şahsiyet sürekli sevgiden söz ediyorlardı. Şefkate Çağrı makalesinde Kabaklı Hoca bakın ne diyorlar; “—Şefkate çağrı, zulüm ile ve zalimle mücadeleye çağrıdır. Daha güzel, daha gayretli, vicdanlı bir Türkiye’ye çağrıdır. İşsizliğin, bencilliğin, yolsuzluğun, fakirliğin kökünü kurutarak, buhranlara, bahtsızlıkları çile düğümlerini çözerek, sanatın mutlu dünyasında boy göstermeye çağrıdır”
O gün, Elâzığ Manas Yayıncılığın Sohbet Meclisinde bir araya gelen sanat ve edebiyat dostlarımız bu çağrıya muhatap olduklarını gayet iyi bilirler. Bu şehrin yarınlarına kendileri bütün ‘—sevdalarını hasrederek’ Alperen ruhuyla yürümeye elbet bütün gayretleriyle rağbetlerini ortaya koymaya da, ‘—mahkûmdurlar’
Tarihi, Ahmet Kabaklı Hoca’nın hatıralarını yâd ederek okumaya bir çağrıda bulunduk; “—2009 yılının Ahmet Kabaklı Yılı” olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak ilan edilmelidir. Elâzığ Valisi Sn. Muammer Muşmal’ın Kültür ve Turizm Bakanlığına bu bağlamda, genel kabul göreceğine yürekten inandığım teklifleri götürmelerini arzu ediyoruz.
Yazımızın burasında, bir muhabbeti beyan ediyoruz. Şehrin kendi insanını sevmesi ile başlayan asil bir duyguya davetiye çıkarıyoruz.
Bir mütefekkirimiz ne diyorlar; “—İnsanları sev ve kimseyi kendinden alçak görme. Tevazu sahibi ol, zira en halis ziynet alçakgönüllülüktür. Mütevazı olan kimse, en güzel ziyneti takınmıştır. Kimseyi kendinden aşağı görme. Hayatta haset etmeden say, kıskanmadan sev. Bazı insanlar, başkasını istemez. Öyle olma. Gıpta et, fakat haset etme.”
“—Korku vicdana tesir, sevgi illete hekim” diyebiliriz değil mi? O halde, bir büyük meşaleyi geliniz birlikte, asırlar ötesine yakalım. Kupkuru hezeyanlar, kupkuru sevdalarla değil!
Ecdadımız bizlere öyle ibret şahikalarıyla dolu eserler bırakmışlar ki, o eserlere nüfus ettikçe, İslam’ın bir şefkat ve hoşgörü dini olduğunu daha iyi anlıyoruz. O hoşgörü lisanı bizlere; sevgiyi, aşkı bir daha içimize sindirerek öğretiyor. Hadis, “—birbirinizi sevmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız” İnancımız ne diyor, “—Kişi arkadaşının yolu üzerinedir” O yol bazen katıksız, bazen aşina olduğumuz sıkıntılı bir yoldur!
Şuna iyi dikkat edelim, ‘—sevginin yani muhabbetin azaldığı yerde kin, menfaat, düşmanlık ve isyan ortaya çıkar”
Sevgi dolu bir tebessüme neler feda edilmez ki? Şefkat yüklü bir bakıştan, tatlı bir dilden bu dünyada etkili ve güçlü ne olabilir ki?
“—Yaratılanı, Yüce Yaratan için” seviyor muyuz? “—yetmiş iki millete bir gözle” bakabiliyor muyuz?
Muhammet İkbal ne diyor, “-Çağımızın delirmiş insanın tedavisi için, sevgi neşteri ve sevgi ilacı lazımdır. Çünkü sevgi hem ilaçtır, hem hayattır, hem güçtür.”
Bizlere güç veren, hayat veren ve dertlerimize ilaç olan sevgi ve muhabbet kadar asil ne olabilir? O asaletin kaynağından seslenen Sadi, “-Sevdiğimiz kişilerle konuşurken öyle konuşmalıyız ki, yarın onlarla dost olduğumuzda söylediklerimizden utanmayalım.”
Sevgi bizlere aynı zamanda çok nazik bir çizgiyi, bir hassas dengeyi, bir izzet sahibi davranışın yolunu da açıyor.
Sevgide saygı vardır riya yoktur!
Sevgi, dedikoduya malzeme vermez!
Sevgi, kötülüklere kapılarını kapatır!
Sevgi, paylaşma gibi asil bir duyguyu besler!
Sevgi, birliğin ve diri olmanın da adıdır!
Sevgi, şiddeti, nefreti ve bencilliği reddeder!
Sevgi, sabır ve şefkatle büyür; merhametle kökleşir!
Yunus ne diyor; “—ben gelmedim daevi için/ benim işim sevi için/ Dostun evi gönüldedir/ Gönüller yapmaya geldim”
Sözün özü olarak, Sevgi sadece insan varlığının değil, bütün yaratılmışların ortak hamurudur.

Bedrettin Keleştimur
Kayıt Tarihi : 10.2.2008 14:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bedrettin Keleştimur