..........Sevgi
..........Basit bir kavram değildir.Soyut görünür ama somutluk ister. Gösteril mek ister, ifade ister.Dostlar,Erich Fromm'un Sevme Sanatı ve İnsanı Tanıma Sanatı adlı kitaplarını 1984 yılında okudum.(Not::İnsanı Tanıma Sanatı Fromm'un olmayabalir de) Bu iki kitabı ve Prof.Dr Özcan Köknel'in İnsanı Anlamak, Kaygıdan Mutluluğa Kişilik,Alkolden Eroine Kişilik adlı kitapları'nı da okumanızı tavsiye ederim.
...........Bazı insanların okumaktan aciz olduklarını,bazılarının da kitaba başla yıp bitiremediklerini duydukça kahrolurum.Bir kitapta bazan çiçekli bahçeler, olur,bazan dik,dar yamaçlar,patikalar olur; bazan bulutlu,sisli,bazan ölgün, kasvetli havalar olur, biz bıkmamalıyız.Yemek yemekten bıkıyor muyuz?
Hava güneşli,yağmurlu,sisli,bulutlu ona katlanmıyor muyuz; işte kitaba da katlanmalıyız.En iyisi şöyle düşünmek, bu kitabı bitirmeliyim.Beni sıksa da, isteğimi kırsa da son cümlenin son sözcüğü belki benim yaşamıma bir yaşam katabilir.Ha, sadece son sözcüğe bakarım diyorsanız,son sözcük kendi başına olamaz ki. Anlatımın son sözcüğü ancak anlatımı okuyup bitirin ce son sözcük olur.Yoksa ki aynı sözcüğe, oturduğunuz bankta ayakkabınızın burnuna çarpan bir gazete parçasında da görebilirsiniz,tesadüfen...
.......Söze sevgiyle başladım kitapla devam ettim.Sıkı sıkıya ilişkisi var da ondan.Formal eğitim şart. Liselerin dört yıla çıkarılması sevindirici.Bir de bunun yanında ilköğretimin 12 yıla çıkarılması daha da iyi olacak. Ancak bir
de Prof.Şerif Mardin'in ortaya attığı mahalle baskısı olmasa! Nerden çıktı diyeceksiniz? Aslında bu mahalle baskısı Türk insanının üzerinde yıllarca kara bulut olmuştur.Bu mahalle baskısını önce biz ailemizde, mahallemizde, köyümüzde,kasabamızda,okulumuzda yaşadık ve hep yaşadık.(Mahalle baskısını sadece dini anlayışla ele almamak lazım.) Yaşamın her alanında var.Bilinç sığlığı bunu yaratıyor.
.........Bu mahalle baskısı kavramı oldukça uygun. Kim baskıyı hisseder kim etmez? İç denetimli olan insanlar (Yani bilinçli,iradesi güçlü olan) mahalle baskısını fazla hissetmezler.Hissederlerse de ikna yöntemiyle baskıyı orta dan kaldırabilirler.Mahalle baskısı altında dış denetimli (Bilgi olarak sığ,zayıf iradeli olan) insanlar daha çok kalır. Cumhuriyet kuruldu.Kurulduktan sonra cumhuriyet sürecini sağlıklı devam ettiremedik. O kadar engeller konulduki bu toplumun önüne demokrasi aileye,mahalleye,okula giremedi bir türlü. Demokrasi fütursuzca yaşamak demek değildir.Kimileri demokra siyi yanlış anlamıştır.Demokrasi de saygı,sevgi ve disiplin vardır.Mesela hiç
bir babanın çocuğunu okula göndermeme özgürlüğü yoktur.Doktora götürme
me özgürlüğü yoktur.Bir ebeveynin gerekli ortamları sağlamadan on on beş
tane çocuk yapma özgürlüğü yoktur.Demokrasi de hiç bir parti liderinin, adayları kendi başına (Bir padişah gibi) belirleme hakkı yoktur.Hiç bir siyasi,
yönetici,bürokratın,aydının halka yüksekten bakma keyfiyeti yoktur.Karşısın da vatandaş beklerken 'Dur bir çayımı içeyim' diyen devlet memuru yoktur. Ve sözümün hülasasına (Baştan hakkını yemeyelim yapılan araştırmalara göre dünya da yüzde doksanlarda dürüstlüğü olan) Türk öğretmeninin Türk çocuğu üzerinde mahalle baskısı oluşturma hakkı yoktur, demokraside.
...........Okullarda özgür düşünceli ama saygılı öğrenciler yetişirse,kaliteli bi reylerin yetiştiği görülür.Ancak okula başlayacak öğrencinin göz, kulak, diş psikolojik durum taramaları yapılmalıdır.Bu taramalar yapılmadan kimse
nin çocuğunu okula gönderme özgürlüğü de olamaz. Öğretmenler güçlü donanımlı olarak işe başlamalıdır. Bu güçlü donanım sürece girmelidir. Bili min her alanı değişim yaşar.Eğitim de öyle.Öğretmenler ipin ucunu kaçır mamalı. Müfredat,alan,psikoloji,sosyoloji değişimlerini an be an takip etme lidir. Öğretmenin de donanım sürecini kesme özgürlüğü yoktur.
.........Demekki demokrasi sandığımız kadar çok da kolay değildir. Bilgi ve teknik istiyor, sorumluluk istiyor,süreklilik istiyor. Sevgi,saygı,demokrasi ve
tüm erdemler hepsi bilgi istiyor.
.........Peki bunları kazanmak için ne gerekiyor formal eğitimin nyanın da sürekli okuma alışkanlığı ile. Belki dersiniz ki sevgi de eğitimle mi olur.Çiçek
gübresiz,bakımsız yetişir mi? Rahmetli ninem anlatırdı:
-Oğul, kendi kızımı belkide kendi elimle öldürdüm. Amcamın oğlunun oğluyle evliydi.Üçüncü çocuğunu doğurmuştu.Oldukça hastaydı.Evdeki meclis kayın peder ve diğer üç oğlu doktora götürülmesine karşıydılar.Evdeki tenekeler deki tereyağı satılacak doktor ve ilaç masrafları karşılanacak.Kızımın eşi ise
büyüklerin üzerindeki baskısı yüzünden eşimi doktora götüreceğim cesare tini gösteremiyordu. Sonuçta demir pası yedir, dediler. Yedirdim.Ölümüne yakın doktora razı oldular.İş işten geçmişti.Kırkını doldurmamış kız bebeği elimde kaldı.Oğul cahilliğim belki de kızımın ölümüne yol açtı.
......Ninem ve bahsettiğim ailedekiler dini bütün müslümandılar.Sevgileri yok muydu.Elbette vardı.Peki ninem kızını sevmiyor muydu.Sorulur mu,tartışılır mı? Öyle ise bu acıyı hem o aileye,nineme,ve rahmetli halama ve kalan çocuklarına kim yaşattı? Tabiiki cehalet:
......Mustafa Kemal bize neler kazandırdı bir bilseniz.Nüfusumuzun yüzde beşi bile okuma yazma bilmiyordu. Değil ki yüksek tahsil.Herkes padişahım çok yaşanın mahalle baskısı altındaydı.Cumhuriyetin sürecini Mustafa Kemal
kadar devam ettiremediler.İnşallah bundan sonra her şeyin kıymetini biliriz.
Dostlarıma sevgilerle.
Delta S X
13.11.2007
Kayıt Tarihi : 13.11.2007 00:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!