Sevgi tutsaklığını yaşıyoruz şimdilerde.. Yarınlara bir adım atmadan önce hep bir önceki günümüz aklımıza geliyor. Işıltılı aşklarımızın fısıltılarını duyar oluyoruz. Aslında duyduğumuz fısıltı çığlıkları oluyor. “Keşke”lerimizin mahkumu oluyoruz hep.. Yarın cümlelerinde işte bu yüzden “belki”lerimize yer veriyoruz. Üzmüş ya bizi bir şeyler; kırmış ya bizi birileri.. Onun için daha bugünden yarın gelecek olanlar için birer suç yaratıyoruz; hem de bizde geçmişe dair hiç bir suç teşkil etmemişlerken..
“Olmadı, yapamadım, unutamadım” formatlarıyla sesimizi duyurmakta arıyoruz zaman zaman kayıp aşklarımızı.. “Ben onu çok sevmiştim; ona çok değer vermiştim..” deyişlerimiz artık bizim gerçek avuntularımız olmuş. Dündü lakin yaşananlar.. Ve dün yaşadık diye bugün yaşlarımız var ya gözlerimizde bizi yarındakine umutsuz baktıran..
Kurtulmak çok mu zor şimdi bunlardan; buhranlardan çıkıp gitmek, kaçmak belki, çok mu zor? Neden kendini bıktırır ki insan! Hadi üzülür, sıkılır da neden kendini kendinden uzaklaştırır ki.. Sonuçların değişmesi için başlangıçların zaten değişmiş olması gerekmez miydi? Ama yanılır insan; yanılırız.. Başlangıçlardan önce kanmışızdır zaten yalanlara.. Bakışlara biraz; biraz düşlere.. “Alışkanlık” olmuştur adı sonraki sahnelerde. Ve kırılır insan vakti gelince; eksik kalır kimi de.. Ama yarın gelecek olanın, yarın yaşanacak olanın hiçbir günahı yoktur, tıp ki suçu olmadığı gerçeği gibi..
Hadi şimdi hep beraber bir başlangıç düşleyelim ve yarın gelecek olana daha bugünden sevgi tutsaklığını yaşatmayalım.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta