Güneş kavururken toprağı çatlayan kuruluğunda hasret suya..Günlerden hangi gün belirsizdi..Yalnız hissediyordu kendini sararmış küskün kırgın..Yol kenarında gözlerini gezdiryordu anlamsız etrafa...Yaprakları cılız renkleri solgun tohumları kuru..Kimsenin bile farkedemediği zamanlarında şimdi çaresiz...
Çiçeğimizin öyküsü yıllar önce toprakla buluşturan bir çocuğun avuçlarında başlamış..O zamanlar heryerde insanlar evler bahçler varmış...Çocukların oyunlarında şenlenen bahçeler..Öyle bir günde bir çocuğun avuçlarından dökülen tohumlar yol kenarında yağmurlarla gelen ıslaklıklarla filizlenmeye başlamış..Böylece dünyaya merhaba demiş bizim çiçeğimiz..
Gökyüzü'nün maviliğini görmüş önce kamaşan gözlerinde..Sonra gecenin sabahlara uyanışı gibi yaprakları dönmüş tomucuklarından güneşe..Sevimli canlı mutlu bir çiçek merhaba demenin güzelliğinde karışmış doğanın bin bir renklerine...
Gündüzlerin aydınlığı karışınca gecelere uykuda güzelleşirmiş..Tan yelinin serinliğinde çiğ tanelerinde uyanış olurmuş toprağa düşerken katreleri..Çiçeğimiz çok mutluymuş o zamanlar...Gururlu mağrur ince ince dokurmuş zerafetini..Toprağa tutnan ayakları suyun serinliğinde can özüne dönermiş..Hep böyle geçecek derken...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Çok güzel bir çalışma...İçten ve sade bir anlatım.
Özellikle sevginin ne anlama geldiği, genel anlamda unutulmaya ya da önem ve güzelliği ile kaybolmaya başladığı günümüzde....
Yazıda çiçek sembolize edilmiş ama bu duygu her canlı için bilinmesi , yaşanılması, hissedilmesi gereken bir duygu . her canlı çiçektir ..
Kutluyorum içten çalışmanızı sayın Dilek Hokkaömeroğlu .
Yüreğinize sağlık ...
Finale doğru, dialog bölümü daha çok bilinen kalıplar içinde düzenlenebilirdi.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta