Mal kaybeden, bir şey kaybetmemistir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir.
(Goethe)
Hasan bey, çok çalışkan, dürüst, sevdikleri için canını feda edebilecek bir yapıya sahipti. Ne yapıyorsa ailesi için yapan, kendisini çocuklarına eşine adamış bir kişi idi.
Yaşamı boyunca çalışıp didinmişti, ama işleri bir türlü hiç rast gitmiyordu. Elini “hangi? ” işe atsa o yol kapanıyordu.
Kısacası “dal elinde kalıyor” misali.
Bir gün bir arkadaşıyla dertleşirken arkadaşı ona bir öneride bulundu. Hasan bey, bu işe çok olumlu bakmıştı.
Yeni bir iş kuracaktı.
Yüreğine sevinçli telaşlar dolan ve gözleri yeni bir umut ışığı ile parlayan Hasan Bey;
“Belki, bu sefer her şey daha iyi olacak” diye, geçirdi içinden.
Ve yeni bir heyecanla işe koyuldu. Çok güzel bir işi oldu. Bu bir market işiydi.
Yedi katlı bir binanın altında genişçe bir marketti. Yanın da iki kişi de çalışmaya başlamıştı.
Mutluluğa kavuşmuştu. Ruhuna dolan bir huzurla gülümsüyordu. Bu kez dileği gerçekleşmişti. Bir işi olmuştu. Daha iyi olacağına da inanıyordu.
Her şey çok güzel gidiyordu. Evine artık çok rahat ekmek parası da götürebiliyordu. Bu onun için bulunmaz nimetti. Eşinin de kendisinin de yüzü gülmeye başlamıştı.
Her sabah erkenden işinin başına gidiyordu büyük bir şevkle. İşyerindeki aynaları günde bir defa değil, bin defa siliyor parlatıyor, yerleri cilalar gibi siliyordu. İçi içine sığmıyordu. Çok güzel bir koşturmaca başlamıştı artık yaşamında. Çalışıp çabalıyordu.
Bir gün çok sevdiği eşine,
“-Canım, bak hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kimseye muhtaç değiliz artık. Kendimiz kazanıyor kendimiz yiyoruz… Yaşam artık bize istediğimizi vermekte ve artık her şey daha güzel olacak. Seni kraliçeler gibi yaşatacağım.
Fatma hanım, eşinin gözlerine içine sevgiyle bakarak,
“ - İnşallah canım iyi olacak” dedi.
Fatma Hanım, bir Anadolu kadınıydı. Eşiyle bir kuru ekmek bile yemeye razıydı. Kendisini; eşine ve çocuklarına adamış olan dünya tatlısı bir kadındı. Güçlü yapısıyla her zaman erkeğinin ardında yer alan fedakar bir kadındı.
Onun bu azla yetinen yapısının altında bir tek neden vardı.
“Yeter ki, evimin huzuru kaçmasın, ben kuru bir ekmeğe tuz katıp da yemeğe bile razıyım.”
“ Eşim ve çocuklarım sağlıklı olsunlar, yanımda dursunlar ben aç kalmaya bile razıyım, yeter ki onlar doysunlar” diyebilen yürekli ve kanaatkar bir kadındı.
Mutlu bir şekilde birbirlerinin gözlerinin içine bakarak el ele tutuşurlar. Bu mutluluk hiç bitmesin der gibi. İkisi de gökyüzüne bakarlar gülümseyerek.
Hayatın içinde koşuşturup dururken, her şey düzene girmiştir. Hasan Bey, artık toparlanmıştır biraz.
Rastlantı bu ya; bir sabah işe gittiğinde, marketin arka tarafına gitme gereği duyar. Bu arada; duvarlarda ki çatlağı fark eder. Binada ki o çatlaklar, Hasan Beyin dikkatini çekmiş ve çok da huzursuz etmiştir.
Hasan bey, zaman yitirmeden, ilgili yere, başvurur ve binayı incelemelerini ister. Çünkü bir sürü can vardır binada.
Yetkililer aynı gün içerisinde incelemeye gelirler binayı.
İnceleme sonucunda; yetkililer hemen rapor düzenlerler,
Binada çökme tehlikesi vardır. Ve hemen boşaltılması gereklidir
Bina sakinlerine haber verilir. Acil olarak uyarılır.
Hasan Beyin sevenleri çoktur. Toplanan komşular, marketi boşaltalım derler.
Hasan Bey, şiddetle karşı çıkar…hayır der;
- Bu marketten hiç bir şey alınmayacak hiçbirinizi riske atamam der, sevenlerine.
Bir çöp bile alınmadan binadan canlılar çıkartılır…
Sabah Hasan Bey ve eşi işyerinin önündedirler…
İşe gelir gibi, her zaman ki gibi temiz ve özenlidirler.
Herkes orada sabahlamıştır.
Hasan, Fatma’nın ellerinden tutarak diğerleri gibi beklemektedir...
Zaten çok uzun sürmez. Bir süre sonra bina yerle bir olur. Herkes gözyaşları için de binanın çökmesini izler.
Emekler bir anda yerle bir olmuştur.
Fatma hiç gözyaşı dökmemişti içi kan ağlasa da. Hiç bir can kaybı olmadan atlatılmıştı çünkü.
Ama yürekte derin izler bırakarak…
Ya bu durumun farkında olmasaydı koca yürekli Hasan Bey?
Ya da fark edipte bu kadar duyarlı olmasaydı?
Kaç aile can verecekti?
Bu düşünceler bile insanın içinin ürpermesine neden oluyor.
Bu binayı yapan müteahhit cebine üç beş kuruş fazla koymak için malzemeden kısarak ucuza mal etmiştir.
Bu olaylar olduğun da; acaba, Beyefendi elini vicdanına koymuş mudur? diye düşündüm.
Yanıtı açık ve net zaten. Vicdanı olmayan bir insan elini vicdanına koyamaz.
Burada iki insan var aslında…
Biri koca yürekli Hasan Bey,
Koskoca bina yıkılmıştı ama; Hasan Bey'in yüreği, umudu ve içindeki sevgi ailesini ve işini yaşatmaya yetecekti.
Diğeri ise vicdanı olmayan beyefendi buradan ona şöyle sesleniyorum.
İNSAN YAŞAM BU KADAR UCUZ DEĞİL, OLMAMALI. SADECE CEBİNİZE 3-5 LİRA FAZLA PARA KOYMAK İÇİN BİR ÇOK CANLININ ÖLÜMÜNÜ İZLEYEMEZSİNİZ…
Bu en azından topluma karşı işlenmiş bir suçtur…
Ayşe AKDOĞAN/MERSİN/2009
Ayşe AkdoğanKayıt Tarihi : 16.7.2009 08:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!