Ne zaman bu şehre yağmur yağsa,
Bir çift göz takılır hayallerimin arasına,
Dalarım taa uzaklara,
“Seni seviyorum” amentüsüyle,
Başlarım seni yazmaya,
Sen,”keşke alemi”nden hayaldin,
Anlatmaya çabalarken seni,
Bol virgüllü bir cümle oluyorsun…
Feri sönmüş lambaya benzerdi gözlerin,
Fakir çocukların uçurtmaları gibiydi kirpiklerin,
Yüzünün çizgilerine sığınmış melekler gizliydi,
Yüzün mukaddes Güneydoğu’mun yüzüydü…
Yaralıydı,yaslıydı,yasaklıydı,
Belki biraz da asiydi…
Saçlarına ve sakallarına yıldızlar düşmüştü,
Yüzüne elif elif çizgiler…
Ya öpülesi ellerin…
Nimeti,ekmeği öper gibi öperdim,
Sen sevdiğim ilk adamdın,
Babamdın…
Gittin otuz beş yaşında,
Cahit Sıtkı’nın şiirinde yolun yarısındaydın oysa,
“Gökyüzünün başka rengi de varmış,
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış…”
Öldüğün yaşa gelince anlayacağım ben de,
Belki de öleceğim anladığım yaşta…
Gittin,
Kapandı yüreğimin otuz beş kapısı…
Sığınacak tek limanımdın,
Alaşağı edilmiş bir dünyanın son nefesiydin…
Gerçekle düşün en anlamlı bileşkesiydin,
Kimsenin ayak basamadığı bölgemdin,
Sen sevdiğim ilk adamdın,
Babamdın…
Gittin,
Bir daha gitmemek üzere,
Bıraktın beni karanlık denen bilmeze,
Menzili meçhul bir seyr u sefere,
Büyük gittin,
Gitmenin hakkını vermeye…
Hiçbir umut kalmadı ardında düşleri emzirmeye…
Sen sevdiğim ilk adamdın,
Babamdın…
Sen gidince,
Unutulmuş Yusuf gibi mahzun kaldım kuyumda,
Kurşuna dizdim sevgi kokan duygularımı,
Pir Sultan misali tuzladım yaramı,
Sonra kahve telvesinde aradım izini…
Aradım seni,
Aradım hayaletini utanmayarak,
Tanıdığım tüm erkeklerin yüzünde…
Yeni bir “sen”e mendil açtım,
Paspal dilenci acziyetinde…
Sen sevdiğim ilk adamdın,
Babamdın…
Öldü gülerken ağlayan gözlerinin rengi,
Gittiğinde eylül sonu ekim başıydı,
Sonbahardı,bavulsuz yolculuğa çıktığında,
“Hazanım” dedim sana,
Uzun boyluydu ölümün,
Ellerim açıkken en bitmez aminler fısıldadım sana,
Sen sevdiğim ilk adamdın,
Babamdın…
Düşünmesi serbest söylenmesi yasaktın evimizde,
Ne zaman senden kapı açsam,
Annemin gözyaşları düşer avuçlarıma,
Mazideki kabre gömdük çünkü seni…
Zamanın toprağını saçtık yüzüne,
Zaman çok açgözlü baba! ..
Bütün ayrıntılarını çalıp sakladı kendine…
Hırsız kedi gibi sessizce geldi ölümün…
Birkaç beden büyük geldi üstüme ayrılığın,
Bilsen,
Ah bilsen baba,
Yüreğimin bohem burukluğunu…
Ağladım Fırat boşaldı gözlerimden,
Dicle olmak isterdim çorak toprağına,
Damağımdaki tadımdın,
Söylenmemiş türkümdün,
Sen sevdiğim ilk adamdın,
Babamdın…
Mevlana çağrısıydın dünden yarınlara,
Yollar vardı benden sana,
Senden öksüz düşler sokağıma…
Bir bahardın her nevruzda yeşerendin,
Sen sevdiğim ilk adamdın,
Babamdın…
Bir gün geldim sana,
Annemim güller diktiği mezarına,
Toprağını doldurdum avuçlarıma,
Vuslatın ölüm olup baktı bana,
Her geçen an güzelleşen bir ölüm gibi…
Şeb-i arusa ererken sen sevinçle,
Doğmadı günlerime Şems bir daha
Buruk bir hüzün kaldı geride…
Özlemimdin,
Sen sevdiğim ilk adamdın,
Babamdın…
Şimdi,
Çerçeveli bir fotoğraf kaldı,
İçinde tertemiz bir yüzü barındıran…
O yüzde hülyalı bakışlar kaldı,
Oradaydın yazılmamış şiir gibi…
Sen ilk,en,ölümüne sevdiğim adamdın,
Babamdın…
Kayıt Tarihi : 5.5.2014 14:10:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Erol Urfalı](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/05/05/sevdigim-ilk-adam.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)