Nicedir yüzün görmem, kafamın içinde sesin girift, ne işe yaradığını bilmediğim hafızam lakayt. Vayyy benim kof sevinçlerim! Kof olsa da mübremdir sürekliliği; mübremdir seni görmek, işitmek. İç geçiren bir lokomotifim, sarfınazarından beri. Tevekkeli der durursun, ucu bucağı yok ummanlarda küreklere asılmama. Bereket versin kalifiyeliyim boğulmakta. Gerekli havayı pencerelerden tedarik ederim. Zaten dolu bir nefes nasıl alınır bilmem. Çocukken çok kaybettim bu yüzden; tek nefesle en derine kim dalarsa... Ben hep yarım nefes daldım. Bir seni gördüğümde ciğerlerime hava dolduğunu duyarım. Şu kısacık boğulmaları, şu ayak takımı çırpınışları saymazsak, ömrümce seni aramışım. Meğer uygun şartlarda ben de galip gelebilirmişim. Uygun şartlarda derin bir nefes aldıp şiir ısmarladım. Vayyy benim harfendaz yârim! Ölmeden beni yıka istedim. Sözlerin teneşirin kirli yüzü.
Çok olmasa da eskidendi. İnsanların ruhlarını kaybetmedikleri zamanlarda, bir adam bir kadına şiir ısmarlar sevda olurdu. Kadın bilirdi, şiir ısmarlayan adam güzel severdi. Elbette sadece şiir ısmarlamak yetmezdi. Kadın şiirden de anlardı, her dizeye meyletmezdi. Prensler beyaz atlı değildi fakat sevdalar masalsıydı, kimi destansı. Mendiller, aynalar, mektuplar mihenkti. Ayna ayna, söyle ona, yoktur ondan güzeli bu dünyada. Böyle derindi. Kavuşsak iyiydi, kavuşmasak Allah kerimdi; kimi delirirdi, kimi velileşirdi, kimi şairleşirdi, kiminin dili bir ömür kilitlenirdi. Yani sevda olurdu. Sevda dediğinin ağrısı olurdu, sızısı olurdu. Kutsaldı, saygısızlığa gelemezdi. Sevdalanmış denirdi. Nasıl dolu bir kelime değil mi? Sevda! Şimdilerde lügat da adileşti.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta