Duvarları dünyamın yükseldikçe yükseliyor
Her yaşıma bir çizgi çekiyorum üst üste
Sanki bir yılda bin yıl yaşlanıyorum
Bu mahpushaneden hallice yerde
Dünyanın dört mevsimine karşılık
Yalnız sonbaharı yaşıyorum
Yaşlarım yağarken dudaklarım kuruyor
Kırılıyorum, dökülüyorum, ıslanıyorum ha bire
Sessizliğimin acı çığlıkları çağırıyor
Duymuyorsun, saklanıyorsun uzaklara
Gelmeye gücüm yetmiyor
Çürümüş tahtaları teknemin
Tekerlekleri de yok arabamın
Fısıldasan duyarım, çağırsam gelmezsin
Bilmem ki neylersin
Gönlüme eziyetten başka
Fukara zihnimde dolanan tek düşünce
Düşledikçe kahreden yaram
Boşaldıkça dolduruyorum kadehi
Dağ gibi de izmarit yığmışım
Ne zamana kadar dayanır ciğerlerim bilinmez
İçkiler ne kadar sarhoş etmiyorsa da
Sigaram öksürtüyor arada
Bunalmışlığım sevdanın her türlüsünden
Bir kadın bir vatan
İkisi de nazlı diyarım
İkisi de ölüm fermanım
Yakar da yakar ha sevdanın çilesi
Yıkar bentlerimi
Ufukta seyreden bir gemi olsam, limanımı arasam
Toprağında bulurum kendimi demir atmış
Bayrağına biat ederim
Hür bir kuş olsam, kafesine girerim
Yağmur olsam, saçlarına düşerim
Ve rüzgâr olsam, eteğine değerim
Tanrı beni nasıl yaratsa öyle gelirim sana
Sevdam bir destan
Okurum kopuzumla yüz bin dize
Yüz bini sana, yüz bin birinci bana
İşte o da sensin, benimsin
Ezeli ve ebedisin yüreğimde
Kayıt Tarihi : 2.9.2023 00:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!