Hangi yağmurda sızdın içime bilemiyorum ki! Kanıma karıştığın günün adını koyamıyorum. Sahi; damarlarımda gezinirken,zamanın hangi dilimindeyiz sen çözebiliyor musun?
Nasıl da üşüyordum sensizliğin anemisinde! Güneşe nankörlük ediyormuşum, onun suçu değilmiş sıtmalanmalarım. Özür dilerim Güneş! Bana yanlış anlatmışlar, yakıcı-kavurucu ve göz kamaştıran sen sanırdım, sitemim bundandı. Darılma ama bir BULUT seni emekliye ayırdı. Artık bir BULUT'un göğsünde düşlere yatıp, söndürüyorum seni. Saçlarımı O'na okşatıyorum ellerimi de O ısıtıyor.
Gündüzler de geceler de aydınlık ve BULUT'lu. Artık debelenmiyorum güneşli günleri seviyorum diye! Işık, gördüğün değil hissettiğin kadar aydınlatmakmış ruhunu...
Tek düşmanım rüzgar artık. Doğayla bile kavgaya başladım. O sesini yükselttikçe, bakışlarımla şimşekler çaktırıyorum. Daha galip olanda malup olanda belli değil. Sanırım uzatmaları oynarken bile, kim bilir kaç mevsim değişecek. Hem ne önemi var ki? Tabiatla kavgaya tutuşan ben değilmiyim, bir de mevsimleri alırım karşıma...
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan
Eşya fışkırmış gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi.
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Güzeldi,yüreğinize sağlık.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta