Sana ak bir yurt, beşik ninnisi sevdalar dilemiştim. Çiğdem arayıp dağlarda, menekşe yetiştirip yüreğimin kuytularında, düşmanından öç, öfkenden kızılcık şerbeti içmiştim. Göğsümü yarıp yıllar yılı sana sevdam deyip, bir masal atının sırtında bugünlere gelmişim.
Tahta bebeklerini terk ettiğinden bugüne, içimde nice aylar dolunay'a durdu. Güneş defalarca battı, yıprattı çevresini. Seninle nice acıları, nice sevinçleri çekmek dilerken can evimde, sıkılı dişlerimi yüreğine geçirip, yağmursuz, ışıksız, azıksız kaldım buralarda, sen bilmedin.
Her gece göğün karanlık elbisesini yırtıp sana nefis entariler biçerken, o karanlıkta sana tutsaklığımı bitiremedim. Aşkının karları erimemek için direnirken evrene, gelinciklerimin sırtıkara kaldı. Her gece tırnaklarımı söküp yerinden, ellerime kelepçe vurmuşum. Kendimi ninnilere bırakmış, cüzzamlı şiirlerle ömür tüketmişim.
Sana pembe bulutlar çağırıp göklerden, uğultulu şehirlerden kaçış planları sunmadım hiçbir zaman. Yangınımla bir ben yandım, aşkının afetleriyle ölümsüz çizgiler çizip, selamından uzak kaldım buralarda. Dereler kurudu, kuşlar fırtınalara tutuldu, sevdanın harmanında hasretin nice kez hasada durdu. Hiç gitmedi üzerimizden o dayanamadığımız aşkın büyüsü.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta