İkimize ait bu rüyayı önce kim gördü?
Ay ışığının maviliği yenilgimiz miydi?
Karanlığın çınarlar gölgesinde yürümedik mi?
Gözlerin sürgün sebebim değil miydi?
Işığa alışmanın arifesinde güneşim…
Mağrur duruşunda bir şiir ahengi…
Cüretkâr düşlerimin sahibi…
Sen söyle şimdi:
Sevdamızı hangi martı kanadına bırakalım?
Dağınık bir kentten geldim sana.
Üç metre karelik bir hücrede sıkıştım kaldım.
Melankoli ve mutluluk arasında gidip gelmelerim.
Organik anlamdan yoksun bir hayat…
Tabulaştırılmış, öylesine bir aldatmaca...
Gördüğümüz rüyalar, yaşadığımız
şeylerin yansıması değil miydi?
Ayrıntılar pus perdesinde saklı ve yasak
Çorak topraklarda yeşermeyen umutlara
İnatla tutunarak, yaşamak…
Kanunlarına karşı gelmek istediğim,
her şeyine yabancı olduğum bu şehir:
Havasında çürük meyve kokusu,
Köksüzlüğümün nedeni,
İsyanımın karanlık mazereti bu şehir...
Yalnızlığımın hapsedilmiş yüzü,
Tutsaklık zincirim ve kendimi
çapraz ateşe tutmamın nedeni bu şehir...
Beynimde kesilmiş bir nefes,
Zırhımda bir çatlak,
Bu denli içedönük ve kapanık,
Ücra bir köşede geç kalmışlığımın ince sızısı,
Bu şehir…
İtiraf edemediğin korkularını yatır masaya.
Bak gözlerimin içine ama kalbin hep tetikte olsun!
Keskin bakışlarından kurtulmak mümkün olmasın!
Huzur ve saadet bir kenarda pineklemeye devam ederken,
Seni sevmek; haritasız ve pusulasız kaybolmaktı.
Seni sevmek; çoğu zaman ikiye bölünmekti.
Duyguların yoğunluğu bazen boğazımda bir yumru
Bazen geçmişe bulanmış düşünceler bulutunda özlemin depreşmesiydi
Ve kendimi yeni kalıplara sığdırmaya çalışmaktı,
seni sevmek…
Sen söyle şimdi:
Sevdamızı hangi martı kanadına bırakalım?
Ruh halim her zamanki gibi…
Zihnimde tatsız uyanışlar…
Ve hayat aynı çizgide devam etmekte…
Yaşlanıp yıpranmak, paslanmaktan iyi midir?
Ufukta üç kola ayrılan sorgularım var.
Paslanan ruhumun akıntıya kapılmasını izlerim.
Ve hiç bir zaman erişemeyeceğimi bildiğim ellerin,
Bir yıldız gibi kayar gider gözlerimin önünden…
Ne vaat edebilirim ki sana?
Seni ancak devrik cümlelerde saklarım.
Köşe başlarında beklemeye bırakırım.
Özgürlüğünü kısıtlar, sevdanın kanatlarını kırarım.
Hayal kırıklığına uğratmakta üstüme yoktur, bilirsin!
Bu sevda hiçbir zaman dudaklarımdan süzülmedi ki.
Kilit vurdum yüreğimdeki notalara.
Hep dilimi yaktı söylemek istediklerim.
Sana bu denli susarken,
Bilirsin susmayı iyi bilirim ben.
Yüreğimde kanadı hep sevdan.
Ben çoktan büyüdüm.
Hayatta kalsaydı içimdeki çocuk,
En ufak detayına kadar
anlatırdım sana olan susuzluğumu.
Korkmazdım hiçbir şeyden.
Biz akreple yelkovan değiliz...
Yarın ölecekmiş gibi yaşamıyoruz.
Kalbimize düşen cemreler,
bir bir eriyip süzülürken çorak topraklara,
bir filiz düşün; susuzluktan boynunu bükmüş,
Seviyorum diye haykırmak isterken
suskunluğun çaresizliğine bürünmüş...
Sen söyle şimdi:
Hangi martı kanadına
bırakalım bu sevdayı?
Hangi martı kanadına?
Kayıt Tarihi : 23.7.2019 18:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!