Hangi hantal bir yüktü bu
Omuzlarımı tutsak eden.
Onca ağırlığıyla üzerime
Abanıp ta belimi büken.
Gün batımlarında gözlerimi
Hüzne boğan.
Meltem rüzgarlarında yüreğimi
Buz tutturan neydi.
Her ağlamak istediğim de
Yanaklarımından süzülmesi
Gereken göz yaşı damlalarımın
Zehir gibi içime akması
Yaşadığım,yaşadığımı sandığım
Ölümüne sevdalarım mı idi?
Evet belkide buydu
Ben sevdayı yüksek taşlı
Şehir kaldırımlarında öğrenmedim.
Ben sevdayı bozkırın yanık
Buğday tenli kızlarının
Sevda kokan türkülerinden öğrendim.
Ben sevmeyi,anlık aşklar yaşayan
Sosyete gençlerinden değil
Bozkır güneşinde yüzleri kavrulmuş
Dudakları çatlamış mert yürekli,
Sevdi mi ölümüne seven
Yiğit Anadolu delikanlılarından öğrendim.
Evet ben bir salon erkeği olamadım.
Nede çizmesinin konçlarını gıcırtadan
Aydın efesinin oynadığı zeybeğin
Zarafetine sahip olabildim.
Ben eli nasırlarla dolu
Ama yüreği nasır bağlamamış
Sevdasını da hasretini de
Ayrılığınıda mertçe yiğitçe
Delicesine yaşayan bir Bozkır çocuğuyum.
Sana benim sevdam ağır gelir be güzelim
Sen benim sevdamı yaşayamazsın.
Onun için sen var git
Sevdanı efenin zarafetinde,
O da olmazsa salon bey efendilerinin
Kollarında ara...
16.12.2008 Menemen/İZMİR
Mustafa AtaKayıt Tarihi : 23.12.2008 00:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!