Sana mı yazıyorum bu satırları yoksa sadece karalıyor muyum. Yoksa bir şeylerimi anlatmam gerekiyor. Ki zaten öyle…! Ben bu mektubu sevdiğime yazıyorum… Sana…
Hani olur ya bazı anlar için canlar verilir, hani bazı insanlar olur ya uğruna dünyalardan vazgeçilir. İşte ben seninle bir an geçirmek için canımı feda etmeye hazırken, senin için dünyamdan vazgeçmişken, ve seni ölesiye severken, senden ayrılmak, sensiz bir hayatı düşünmek ve senin ellerimden kaçıp gitmene izin vermek, bunları yaşamak zaten benim ölümü düşünmeme yeter…
Hani dünyada öyle insanlar vardır ki kıyamazsın. Sen benim hayattaki en değerli hazinemsin, canımsın, bebeğimsin. Sen benim kıyamadığımsın. Unutma, sen beni ölüme bile sürüklesen, sen hayatımı anlamsız hale getirsen bile ben sana zarar gelmesini istemem. Senin gözünden bir damla yaş akmasını dahi istemem. Çünkü senin mutlu olman, benim de mutlu olmam demektir. Ama gönül ister ki benim yanımda olasın ve beraber mutlu olalım. Savaşım bu yüzdendir. Seni kazanmak için. Ama en zoru da ne biliyor musun, seni kazanmak için seninle savaşmak. Hani beni tek başıma bin kişilik bir ordunun önüne katsan, yalnızca arkamda senin olmanla dünyaya karşı çıkarım ama sana karşı savunmasızım. Sen benim zaafımsın. Sana karşı seninle savaşmam imkansız. Çünkü seni seviyorum, çünkü sana aşığım…
Sana papatyam diyorum nedenini biliyor musun? Bilemezsin. Belki papatya bile neden papatya olduğunu bilmez, tıpkı bülbülün neden güle aşık olduğunu bilmediği gibi.
Sen papatyasın; çünkü papatya baharın gelişini sevgi çığlıklarıyla anlatır, güzeldir, dikeni dahi yoktur. Savunmasızdır. Onu koparmak kolay ama hayatta tutmak zordur. Papatya narin bir güzele benzer, senin gibi. Saçların onun göbeği gibi sarı, tenin yaprağı kadar narin ve beyazdır. Şimdi anladın mı sevdim sana neden “papatyam” dediğimi. Ama ben neden bülbül gibi güle aşık olduğumu hala anlayamadım…
Zaman akıp gidiyor, tutamıyorum ve geçen her dakika her saniye hatta aldığım her nefes, beni biraz daha sana aşık edip, beni sensiz bırakıyor. Zamanı iyi kullan aşkım, çünkü zaman aleyhime işliyor ve beni bir şeyler yapmaya zorluyor. Dayanamıyorum. Döneceksen çabuk dön, alacaksan al beni, aksi halde sevdiğim Azrail beni almaya niyetli…
Sana olan sevgimi yazmaya çalışıyor bu kalem bu kağıda, yazamayacağını bildiği halde. Pencerenden dışarı bak o koskoca şehre ve beni düşün bu koskoca şehirdeki yalnızlığımı. Yollara bak, senin istemenle beni sana kavuşturacak olan yollara ve gökyüzüne bak, eğer beni bırakırsan beni yolcu edeceğin o nurlu yola…
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta