Talan edilmiş topraklar üzerinde
talan edilmiş sevdalarla yaşamak
Sorarım sana
nasıl anlatırsın sevdayı.
Yüreğin buruk,
solgun,
yaşarken baharı
Sevgi en solgun mevsiminden geçiyor belki.
Biraz kızgın
biraz kırgın
belkide ürkek
Ülkemin insanları gibi
yanmaya mahkum edilmiş
sürgünlere zorlanmış
süngü uçlarında
ölümlere itilmiş
yerinden yurdundan edilmiş,
hüznünü yaşamış yalnızlığın.
Beyni boşaltılan insanlar gibi
içeriği boşaltılan sevgi;
En solgun mevsiminden geçiyor belki.
Uzunca bir aradan sonra tekrar merhaba...
Nasılsın diye sormak istemiyorum.Çünkü yıllardır kanayan yaranı deşmek üzüyor beni.Çektiğin acıyı yüreğimde,beynimde,tüm bedenimde hissediyorum.Seninle birlikte aynı acıyı bende yaşıyorum...
Hergün bir parçan kopartılıyorken bağrından,
hergün bir parçan yakılıp yıkılıyorken,
hergün bir parçan tank paletleri altında eziliyorken
Ve her şafak bir canın kurşuna diziliyorken
Asılıyorken gencecik fidanların,
Mutluyum diyebilmek inanki çok zor.Yinede ayaktasın onlara inat,kavganın içindesin.Belkide çektiğin acılardır seni yıkılmaz kılan.
İşte ben seni böyle sevdim,
Belkide sevdam bundandır kimbilir..
Sevdam;
Acın yüreğimde,
Acın beynimde
Acın bütün benliğimde...
İşin acı tarafı neydi biliyormusun? O bağrına bastığın,bir ana şefkatiyle koruduklarının bir kısmı ihanet etmişti sana.Çakal sürülerine satmışlardı kendilerini.Canları karşılığında.O ellerinde gezdirdiklerin düşman olmuşlardı birbirlerine.Onlar yapamadıklarını bu satılmışlara yaptırmaya başlamışlardı...
Artık yıkılmaya başlamıştın,her yer ihanet kokuyordu.
Bir kez daha büyük bir acıyla sarsıldı bedenin.Artık feryatlar yükseliyordu yüreğinin derinliklerinde.Ağlıyordu biri Halepçede.Gencecik fidanlar Napalm'le hasat ediliyordu.Ve sen eli kolu bağlı,hiç bir şey yapamamanın çaresizliği içinde kıvranıp duruyordun.Gözyaşların yerini kana bırakmıştı.Bütün ırmakların kan akıyordu,yüreğin kan ağlıyordu...
Acın yüreğimde
Acın beynimde
Acın bütün bedenimde...
Belkide ilk kez yenilecektin.Ama bu böyle bitmeyecekti.Çünkü yüreğin hala sıcak,içindeki isyan ateşi içten içe yanıyordu.Artık ayrık otlarıda temizlenmeye başlanmıştı.Bu kez daha acımasız olacaksın,daha doğrusu olmak zorundasın.
Yine suskunlaştın.Ama nedenini sormuyorum artık.Biliyorum ki; bu suskunluğunun ardından kopacak fırtına bizleri özgür günlere taşıyacak.Ve o günler o kadar uzak değil artık,gittikçe yakınlaşıyor.Onlar çok iyi biliyorlar ki sana çektirdikleri acının öfkesi kendilerini boğacak.Onun içindir ki amansızca saldırıyorlar.Sen ise gülüyorsun için için...
Onları bekleyen sonun bir adım ötelerinde olduğunu biliyorsun..
Hergün bir parçan kopartılsada bağrından
hergün bir parçan yakılıp yıkılsada
Ezilsende tank paletleri altında
Üzülme sevdam
Çünkü çakallar,
kurt bozmaları
ve ayrıkotları
Akıttıkları kan deryasında boğulacaklar...
Sevdam;
Ben seni kavgada tanıdım ve kavgada sevdim.Elinden tutup dolaşmak,birlikte umut türküleri söylemek sana seni sevdiğimi defalarca bıkıp usanmadan söylemek,o büyük günün hayaliyle,yaşama daha sıkı sarılmak istiyorum.Ve son olarak o büyük günde zafer bayrağının gökyüzünde özgürce dalgalandığı günde buluşmak dileğiyle...Hoşçakal...
Bir kuş uçurdum penceremden
masmavi gökyüzüne
Uçtu
uçtu özgürlüğe
Kanat çırptı korkusuzca
inadına ölümün
Bir kuş uçurdum penceremden
dört duvar arasında
demir parmaklıklar arkasında
Uçurdum ki;
yazsın gökyüzüne
sevdamı
kavgamı...
Sevdam;
Yine senden ayrılmak zorunda bırakıldım.Çünkü kavgasını verdiğim sendin.Uğruna ölümlere gidilen sendin.Ama bu ayrılık fazla sürmeyecek buna inanmanı istiyorum.Senden uzaktayım ama gözüm kulağım hep sende,seninle ilgili haberlerde.
onlar var ya onlar
o çakal sürüleri
yakmaya başladılar
saçlarını
Bu sefer saldırı büyük,saçlarınla yetinmediler,gözlerinede saldırmaya başladılar.Ardından tüm bedenine.Amaçları seni tamamen yok etmek.Saldırıyorlar,saldırıyorlar...
Daha acımasız,daha vahşice.Aç kurtların sürüye saldırması gibi saldırıyorlar aman vermeden...
Ama öyle kolay değildi seni yok etmek.Onlar saldırdıkça sen güçleniyordun.Daha sıkı sarılıyordun yaşama.Bu aç kurt sürüsüne'fidanlarımı'vermem diyordun.Bağrının derinliklerinde barındırıyordun,bir ana şefkatiyle kol kanat geriyordun.Ve içindeki isyan ateşi yükseldikçe yükseliyordu.
İşte ben seni böyle sevdim
Bundandır sana olan aşkım
Bundandır sana olan sevdam..
O bal rengi gözlerinden yaşlar akmaz oldu.O gül tenin solmaya başladı.Hergün bir parçana el atılır oldu.Direndin çektiğin acılara rağmen.Ellerin tutmaz oldu yine direndin.Yıkılmadın karşılarında.
Aç kurtlar gibi saldırıyorlardı,hiç bir zaman boyun eğmedin.Ne zaman ki el attılar yüreğine işte o zaman sarsılmaya başladın...
Sevdam;
O çakal sürüleri,can evinden vurdular seni.Çünkü; seni dışardan yıkamayacaklarını anlamışlardı.Bağrında beslediğin sakladığın fidanlarını kırmaya başlamışlardı.
Önce o kömür karası saçlarından başladılar talana.O saçlarki rüzgarda kamçı gibi iniyordu suratlarına.Korkuyorlardı saçının her bir telinden.Bu korku onları daha bir saldırganlaştırıyordu.Her gün bir telini yaktılar,Napalm'le lav'la.Bir gün Ağrıda bir gün Dersim'de,bir gün Cudi de,bir gün Sason da..Yaktılar, yaktılar....
Ama sevdam;
yakmakla tüketemediler.Yakılan her bir telin yerini onlar yüzler binler aldı.Daha bir korkmaya başladılar,korktukça amansızca,vahşice saldırdılar.Yakılan her telde yüreğimden bir parçanın koptuğunu hissettim.Ama onlara hiç mi hiç belli etmedim acımı.Sende öyleydin,sana yapılanlara karşı dimdik ayaktaydın...
İşte ben seni böyle sevdim
Sana bunu için bağlandım...
Sen en büyük kavgalardaydın,herşey senin uğrunaydı.Bütün kavgalar senin içindi.Senin için nice mücadeleler verilmişti,uğrunda nice yiğitler asılıp kurşunlanmıştı.
Seni yıkılmaz kılanda buydu ya! ..
Sevdam;
Ben seni kavgada tanıdım.Onlara inat başkaldırırken,Koçgiri'de Dersim'de.Bir zafer abidesiydin,dimdik yaktaydın.Belkide onlarda seni ilk o zaman tanımışlardı?
Onurunu satmadın o onursuzlara.Sen Besé olmuştun Dersim'de,onlara o zevki tattırmamak için kendini ölüme atan,Zarife Xanım'dın Koçgiri'de onlara başkaldıran.
İşte seninle ilk tanışmamız böyle olmuştu
Sevdam;
Ayaktaydın ama yaraların çok ağırdı.Ve sen birden durgunlaşıverdin,sustun.Artık konuşmaz oldun.Irmakların,çayların derelerin durgun akıyordu.Sen durgunlaştıkça sustukça onlar gülüyor,güçleniyordu.Konuşmuyorsun hep susuyorsun,acı çekiyorsun.Seninle birlikte bende acı çekiyorum.
Nereye kadar bu suskunluk?
Ne zamana kadar bu durgunluk?
Konuşsana! ...
İşte böyle sevdam;
üzerinde yıllar geçti Şéx Said'in,Koçgiri'nin,Dersim'in.Yaraların iyileşmeye başlamıştı.Ama sen yinede konuşmuyordun.Aslında ikimizde suskunluğunun nedenini çok iyi biliyorduk.Onlar Şéx Said'de,Koçgiri'de,Dersim'de yapamadıkları bir şeyi yapmaya, seni yani bizi yok etmeye hazırlanıyorlardı.Bunu hesabını yapıyorlardı.İşte konuşmak istemeyişinin,mutsuzluğunun nedeni buydu......
Kayıt Tarihi : 2.5.2005 20:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!