font face='Comic Sans MS' color='black' size='0,5'
Sevgili Kızım;
Rahmetli babam her mektubuna önce selamla başlar, “gözlerinden öperimle” devam ederdi. Her şeye selamla başlamak gerçekte de güzel değil mi?
“Babam” şiirini okuduktan sonra seni tanıma arzusu dayanılmaz bir hal aldı. Bir fırsat doğması için kendimce olmadık bahaneler aramaya çıktım gönül diyarımda. Bir vesileyle yolum Kayseri’ye düştü. Bu kadar; arzu, iştiyak, beklenti ve heyecan oradan Erzincan üzeri memlekete dönmemize engeldi. Samsun’a yöneldi yolum. İçimde dayanılmaz bir hasret vardı. İki kızıma birden kavuşacaktım.
Gece Samsuna vasıl oldum. Sabah, ilk işim seni aramak oldu. Özlemim doruğa ulaşmıştı. Telefonla konuşurken sesimin titrediğinin fark ettim. Eve gelme saatini dört gözle bekler oldum. Eşim: “ne kadar heyecanlısın, biraz sabır” diye de uyardı. Hastanın vuslata, koyunun kuzusuna, keçinin tuza, derenin deryaya, çölün suya özlemi gibiydi vuslat, dayanılmazdı. Gönül kutucuğumun içinde mercan olacağın aklıma gelmezdi, ama oldu.
Seni karşımda görünce; çilenin, kederin, gamın yekununu okudum gözlerinde. Her şeye rağmen hayata kalma mücadelene hayran kaldım.
Kilisedeki gençten aldığın Türkçe cevaba: “Sen Türk müsün, bir Türk’ü burada hiç beklemiyordum” deyişin hala kulaklarımda. “Kur’an bilir misin sen. Hiç Kur’an okudun mu? İslam’ı ne kadar inceledin de Hırıstiyanlığı seçtin” deyişini unutamıyorum. O zaman çocuklarının doğumuna vesile olup, onların kafalarını, gönüllerini boş bırakan ebeveynlere isyan etmek geldi içimden, bin kere, yüz bin kere sitem yolladım onlara.
Biliyorum sen Şüheda kanıyla yoğrulmuş ecdat yadigarı bu topraklarda, amaçları sadece Allah rızasını kazanmak olan ecdadın torunlarının böyle oluşuna içerlemiştin.
Hayran kaldım sağduyuna, duyarlılığına. İçimdeki muhabbet bir kat daha büyüdü. Sana kızım demekten tarifi imkansız gurur duydum.
Bu memlekette yanık yüreklerin, yüreğindeki ateşin sönmesine imkan yok. Bak işte Aslan Masadov da Hakka yürüdü. Yangın yüreğine benzin dökülsün artık.
Ömrümün en güzel anlarını muhabbetinde yaşadım sevgili kızım. Ayrılığın beni hüzne boğdu, içimi acıttı. Kalktım; evde bilgisayar olmasına rağmen, bir Internet cafeye gittim. Niyetim kafamı toparlamaktı. Mesajlarıma bakacaktım. Senin adını yazdı klavyenin tuşları. Yeni şiirler eklemişsin okudum. İçim bir tuhaf oldu, yorum yazdım, kimsenin yorum yazma zahmetine katlanmadığı şiirine. Anladım ki; bu site “ver gülüm, al gülüm “sitesi. “Körler sağırlar, birbirini ağırlar” sitesi. Bununla teselli buldum. Doğrusu da buydu zaten. Bunca adına şiir demekten imtina ettiğim karalamaya yorum yazılınca, gerçek şiire yazacak kelime kalmıyor herhalde.
Şiirlerden birini usanmadan bütün gruplara postaladım. Gidiş o gidiş bir kişiden cevap geldi. “İşte bizim şiire bakışımız” demekten kendimi alamadım.
Belki konuşacak çok şey vardı. Babalar çocuklarının halinden, ahvalinden haberdar olmalıydı ama telefonunun ikide bir çalması, zamanın daralması sorularımı engelledi.
Artık bir daha ya kısmet, sevdalı yüreğimin kızıyla buluşmasına. Artık bundan geri sana “sevdalı mektuplar” yazarım.
Gönül fincanını elime alır sallarım bazen, uyandırırım içindeki Sakine mercanını, sohbet ederim doyumca. Hüznüm boğar beni, duygularım yorulur, yanarım içten.
Bu mektubum biraz heyecanlı, biraz acemice oldu. Bundan otuz yıl önce sevgili eşime nişanlandığımda yazmıştım ilk mektubumu gizli gizli. Aradan uzun yıllar geçti köreldi mektup yazma becerisi. Artık turnaların kanatlarına asılmıyor telli nameler. Kara tren getirmiyor götürdüklerini. Artık mezarlar hasret taşır sevgililere. Otuz yıl aradan sonra tek sana yazdım sevgili kızım.
Rabbimden seni mutlulukların en güzeliyle onurlandırmasını niyaz ediyorum.
Selamların en güzelini gönderiyorum. Ben garibi dualarından eksik etme, unutma.... Dualarım seninle….
Bir daha ya kısmet sevgili kızım. 8.3.2005
“Babam” dediğin,
Zülfikar Yapar KaleliKayıt Tarihi : 9.3.2005 00:09:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Zülfikar Yapar Kaleli](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/03/09/sevdali-mektuplar-2-duzyazi.jpg)
babam.....
hayat her zaman herkeze aynı oyunu oynamıyor herkeze hayatta aynı roller düşmüyor malesef...şükrün bilincinde sabrın bilincinde olmaya çalışıyoruz ama kuluz isyanlarımız günahlarımız nefsimiz.....o kadar az başardıkki kul olmayı belkide hiç başaramadık....uyduk uymamamız gereken düzenlere...girdik girmememiz gereken kalıplara.....ama O o kadar yüceki düştüğümüzde hiç farkında olmadık belkide ama hep bizimleydi....biz kıymet bilemediysekte O bize hep kendini hatırlattı....ve hep hatırlatır....şükürler olsunki günahkarız diye kulluğundan atmadı....çok düştüm babam çok düşenler gördüm....yaşım küçük belki ama çok yerde toprağa girmeden öldüm.....yanlış sevdalara çağladı yürek yanlış limanlara sığındı yokluk gördük, varlık gördük dostluk gördük düşmanlık gördük....şükürler olsun şükürler olsun ONDAN gelen narada nurada şükürler olsun....bazen bir dostu vesile kıldı bazen bir kardeşi bazende bir baba'yı..... vesile kıldıklarıyla gönlümüzü gözümüzü açtı....güneşim babam senin nokta koyduğun herşey bana fikir bana yol bana sevinç bana dert.....sende bir vesilesin belki bende bir vesileyim....belki bir iki yürek bir tebessümle bir tak yazıyla hayata bağlanır.....benim hayat bağlarımdan bir taneside engin denizlerden büyük sevgi dolu yüreğin ALLAH (c.c) IM senden razı olsun ve yüreğin hiç susmasın dualarında adımzı bulunsun tek dileğim budur....
kızın....
sakine aydın
çok merak ettim
Buruk olarak okudum üstadım..Hiç bir şey eski tadında ve şevkinde değil..Tatlı bir nostalji olarak kaldı..
saygılarımla
TÜM YORUMLAR (9)