Sevda Tabuları Şiiri - Mehmet Habip Güney

Mehmet Habip Güney
24

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Sevda Tabuları

Ballı dağlarda insan avcısı, belinde güzelleme dolu savaş tabutları… Yıkılan putlardan armağan, nefisli saraydan çıkma Züleyha. Elimde kayıp gören kalleş, zihnim kardeş saydı. Saydım köşe bucak bulut dolu yağmur damlarını göz armağanıymışçasına… Kimden kalma bu düzen, yazmaz Hammurabi kanunlarında? Anlatırsan anlamayacak, başlar eleştiri topları, baş ağrıları. Göğsümde ki orada ezilmiş ağlak omuzlarında, gece vakti kalbin bir ahlak, kan dolu cephesinde oluk oluk kalma. Okursunuz onursuz, odunsu kokulu, hoş gelip giden dünden kalma, ısıtılmış dostlarınızın; isteksiz, kıymık batmış samimiyetini tekrar tekrar, vadide su gibi ama vaha… Bıraktım yazmayı seni. yalanıma inan. Hâlâ ismini okuduğum açık alınlı, kırık bacaklı veletlerle dolu dünyanın, ölümüne sebep olacak zihnimi durdur, dönüşü olmaz bir daha. Garipsiz pasta kokulu hegemonya tabiatından ürkek, velhasıllı şiirler dolusu kaselerin hâlâ… Gemilerin batmış, gemilerin yosunlu, kirli denizlerin; dillerinde dokunulmamış kelimelerin, anlatılmamış hikâyelerin, duruyorum adını unutmamak mücadelesi için. Aynı halata bağlanmış, inatla savaşıyorum tek başıma. Ölsem yeridir, ölsem yeridir o liman... Gidemem, yıldızların izi Hasan Sabbah ve benim ellerim bir çiçek tohumunda.

Bulutlar yanaklarında, bulutlar gamzelerinde, kara kara bulutla trenler üstünde, inanç kursaklı vefasız veda. Kelebek havası var gurbet teninsizlik, gurbet ellerimde zar. Bırak şimdi şarkıları. Tut ki ellerinde bir ben, irili ufaklı, bir ben ver öpeyim! Gözlerinin son gününde benimle suçu var.

Mehmet Habip Güney

Mehmet Habip Güney
Kayıt Tarihi : 3.12.2025 08:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!