Muhabbet ve husumeti gizleyen bir gece,
Mahmur gözlerim yorgun ve dönmüş kan çanağına,
Sevdalı yüreğimin sükunete ihtiyacı var ama nafile.
Kazılmış bir kez sevdası çocuksu yüreğime.
Varlık içinde yokluklarla pençeleşiyorum,
Ama sevdasının gölgesinde ise ha bire gençleşiyorum.
Bazen kuş gibi hafif ve de özgür hissediyorum kendimi,
Bazen de maden ocaklarında çalışan azığı birkaç domates,
Bir kuru soğan ve akşam dan kalan bir parça bayat ekmek olan,
Gökyüzünün mavi rengini unutmuş, cebinde taşıdığı,
Aynasına baktığında, kendini tanımakta zorlanan,
Kendi haline bıyık altından kıs, kıs gülen,
Karnını helal lokmalarla doyurmaya çalışan
Bir maden işçisi gibi...
Sevdalar işin kolayına kaçılmadan dal budak vermişse,
Unutulmuyor unutamıyor bir türlü insan,
İşte benim sevdam da böyle.
İnsan sevdalısının günahlarına bile kefil oluyor,
Ona gelebilecek her türlü bela ve musibetlere,
Göğsünü kalkan edebilecek, eşine ender rastlanan,
Sevda kitaplarına konu olacak, cesaret yerleşiyor,
Kuşun uçuşundan bile ürperen yüreğine.
Bu ne hal bu ne ahval alışamadım hayretlerdeyim.
Ya büyük konuştum ya da sevenlerin ahları tuttu,
Zira yerin altında mıyım üstünde miyim bilmiyorum.
Belleğime nakşedilmiş ilmek, ilmek,
Söküp açmak istiyorum ama bu konuda mahir olamıyorum
Oysa benim her bir parmağımdan onlarca marifet dökülürdü,
Ne oldu parmaklarımı kullanamaz oldum.
Ben bunlarımı da görecektim?
Baharlarda zemherileri mi yaşayacaktım?
Kar yağmayacak mıydı ulu dağlarıma en şiddetli kışlarda?
Muhammedi güllerim elvan, elvan kokmayacak mıydı?
En güzel sevdaya tutulan bülbülüm şakımayacak mıydı?
Bunları hiç mi hiç düşünmemiştim,
Keşke sevda yolunun mahirleriyle hasbıhal etseydim,
Keşke onlar konuşsaydı bende can kulağıyla dinleseydim,
Keşke bunları yaşayacağımı kestirebilseydim...
Acınacak bir haldeyim şimdi sevda beni bir hal etti,
Henüz canım bedenimden ayrılmadan,
Çoktan ölmüş biri gibiyim.
Karar verdim,
Sevdanın güllü dikenli, inişli çıkışlı yollarında,
Ya uçurumların en doruğundan en aşağılara atacağım kendimi,
Ya da hiç kimsenin dermediği envai türlü gül bahçelerinde,
En muhteşem sevda konağını inşa edeceğim.
Nerede inceyse orada kırılsın ya atar ya da batar deyip,
Çekeceğim sevda kılıcını kınından, çıkacağım sevdanın er meydanına,
Göstereceğim mahirliğimi, cihan mertliğimi, seyretsinler beni!
İster galip olayım ister mağlup,
İster birincilikle mezun etsinler beni sevda mektebinden,
İster versin tasdiknamemi elime.
Umurumda değil sonucun her türlüsüne razıyım.
Çünkü güçlü bedenimde güç kalmadı,
Öyle bir tatlı sıkıntı ki vazgeçmek kolay değil,
Aldım elime tespihimi ya sevdam ya sevdam diye çekmeye başladım,
Şirin ve derin bir uykuya dalmışım,
Gözlerimin mahmurluğu geçmişti uyandığımda,
Hayat her halı karda devam ediyordu ben sevdanın çıkmaz sokaklarında,
Yollarımı düşe kalka bulmaya çalışıyor,
En güzel sevda türkülerini dilimden düşürmüyor,
Gördüğüm her güzeli ona benzetiyor, kara kalemle ha bire resmini çiziyor,
Ama benzetemiyor üzülüyordum,
“Sevda olgunlaşınca benzetirsin“ cümlesini hatırladım,
Ve sevdanın olgunlaşmasını sabır ve metanetle bekledim ve hala bekliyorum.
30/07/2007
İbrahim Halil Demir
Kayıt Tarihi : 30.7.2007 11:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!