Talanlarla anlamsızlaşan bir küredeyim, gönlümde hep sevgi
Soytarılar yakmış rezilliğin hamamını, dillerinde sefillik repliği
Kendi ruhumun aykırı masallarını yazıyorum, kalemde aşk sesi
Fermanlar yazsın hayat namıma, sevda labirentlerinde ara beni
Düşle sevişen yüreklerin koynundaki prangadır hüzün. Avuç içimizdeki yabanıl rüzgârı okşadıkça biz, kendimiz olmaktan çok ötelere solgun bir yaprakça düşeriz. Kırık aynalar ararız derin sularda çığlığımızı süzecek ve bizi kendimizden aşırıp yüzyıl sonrasına götürecek.
Devrilmiş bir günün ekseninde bağdaş kurup otursam diyorum kendimle baş başa kalınca. İnsanlar derme çatma kulübelerine öteberi taşır iken, ben yüzyıl sonralarına gidecek bir geminin saklanma odalarına atıp kendimi okyanuslar aşıp, yeni çehreler görmek istiyorum. O bıkkın bedenimin gölgesinde geceleyip, değişken iklimlerin gizemli coğrafyasında terlemek istiyorum.
Nicedir unuttum masal dinlemeyi. Nicedir kendi kabımdan içtiğim sularda izledim asık yüzümü ve bir başınalığımı. Kaygılar sağıp, hüzünler astım kuru dallara. İltica güneşler geçirdim bekleyişlerin kanlı tülbendinden. Kıyım sesler çoğalttım gönlümün derinliklerinde ve kendime her yüzümü dönüşümde nefessiz kaldım.
Aynı yatağın karanlık dehlizlerinde üşümüş ellerimle okşadım kimi aşka dargınlığımı. Kelimeler akıp geçti usumdan, sözcükler yamalı bir ağaç gibi rüzgârım oldu, dudaklarımdaki o efsunlu mırıltılardan şiirler sayfalara aktı. Dilim acıyla paydaş oldu, kanadımdaki o hayali perdelerde nice düşler dile geldi.
Çiçekler açar iken her gece usul usul, sular serptim yüzüme, serseri bir kurşun olup çöller aştım, çığlık koylarında kendimle seviştim. Nice kavgalar resmettim yaşamaya dair. Nice yalanlardan doğrular sergiledim kendi sahnemde. Aynı kaptan aşlar yediğim can parçalarımı toprağa gömdüm, aynı çatının altında nice geceler geçirdiğim kan bağlarımın vefasızlığının alnından öptüm.
Usumda her yeni döngüde yeni imbatlar açtı yine de. Kavgam gülümsemeyle sevişti, açlığım tokluğun derinliğinde sabrı seçti. Yeni gülüşler açtı gönül sofamda. Yeni albeniler büyüttüm minicik ellerde, saf yüreklerde. İçimin bağbozumlarından sızar iken gün ışığı, ben yorgun bir ömür nakşettim benliğime. Aşk üşür iken ben yalnızlığımı yine de kendimle bölüştüm.
Hiçbir beden eksilmedikçe çoğalamayacaktır, bunu gösterdi her yeni günün akışında zaman denilen kavram. Dingin mevsimler çarçabuk harcanan günlerin terkisinde el sallar iken bizlere, ben nedeni kendimde saklı bilgeliğimin krallığında yüreğimi büyüttüm. Azaldıkça çoğalan figan bir nağme olup kaygusuz kavgalardan hep galip ayrıldım.
Nefesimin türbülansından kanat açarak uçuyor kuşlar aşka, dillerinde mağrur çığlıklar. Tenimin kıyılarında narin bir rüzgâr, şakaklarımda aşk kırığı aklar. Yorgun kalabalıklarda gölgemi takip ediyor aşk, ruhumda tarifsiz yalnızlıklar. Kırılıyorum hayata, usumda dünlere dair aldanışlar. Sevda labirentlerinde ara bundan böyle beni, umarsız bir çöl kumu gibi akıp gitmeden avuçlarımdan yıllar.
Selahattin YetginKayıt Tarihi : 18.8.2016 15:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Selahattin Yetgin](https://www.antoloji.com/i/siir/2016/08/18/sevda-labirentlerinde-ara-beni.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!