Dünya bir turu daha devirirken,
Biz de onunla birlikte, içinde, öyle dönüyoruz işte...
Yarış otomobilinin içindeki koltuklar gibi biz de mecburi istikametteyiz.
Varlığımız muktedir, lakin mutlak bir bağımlılık...
Yorulmuşuz nedense, mecburiyetten.
Gezginler bu kadar yorulmazlar değil mi?
Zahiri bir aşktı, gizliden gizliye içinde büyüttüğü
Yüklü bir sandalda, tüm gizli niyetlerden uzağa
Açılan bir gül gibiydi sevdiğinin ellerinde,
Alev alev yapraklarını derdiğinde.
Zehir zemberek kurulu yıllar gibi aktı,
Kana kana daldığı hayallere karıştı göz yaşları,
Sürdü atlılarını yine aşk koşumlarından kurtarıp,
çıktı yollara, kesti önümü...
Saldım içimdeki terk edilmişliği,
bıraktım korkularımla, bir sandala yükleyip onun serin sularına...
Hiç istemem, vurma sakın kıyılarıma,
derin bir yerde buluş benimle, ömrümüzce orada kalalım...
Dallarımı kırmadan sözün söyle de,
Dilin feracesi üzerinde kalsın.
Zannetme hal bilmez muhabbet ehli de,
Sözün hası sergüzeşt gönlümde kalsın.
Mahremdir en güzel kefenler yâreme,
Bereketli tarlalardı geride bıraktığımız,
modern yaşamlara geçerken son sürat, hevesle...
oysa ki bize vaat edilen cennet
paranın soğuk yüzünden uzak,
serin sulara yakındı
hayalimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!