Sessizlik şehrine bir dost götürdük,
Ne hatır sordular, ne hâl sordular.
Hânesine husulünce yatırdık,
Ne adres sordular, ne yol sordular.
Bura sakinleri hepsi lâl olmuş,
Kalkmış sen ben farkı,bir emsal olmuş,
Geçmiş hayatları hep masal olmuş,
Ne nakit sordular, ne mal sordular.
Bir küçük tümseğe dönmüş bedenler,
Saklanmış toprağın altına tenler,
Unutmuş düyayı önce gidenler,
Ne asır sordular, ne yıl sordular.
Buraya gelenler atmış dertleri,
Bir uzun sükuta katmış dertleri,
Geride kalana satmış dertleri,
Ne petek sordular, ne bal sordular.
Adları kazınmış hece taşına,
Yatmışlar uyurlar yalnız başına,
Bakmazlar yabanın kurdu, kuşuna,
Ne bülbül sordular, ne çil sordular.
Gece nedir, gündüz nedir bilmezler,
Güneş, sema, yıldız, bedir bilmezler,
Üşümezler, urba, setir bilmezler,
Ne aba sordular, ne çul sordular.
Üstlerinde otlar bitmiş yolmazlar,
Bayram gelir, seyran gelir gülmezler,
Dost ahbabı ziyarete gelmezler,
Ne zambak sordular, ne gül sordular.
Nışanları sade şu taşlarıdır,
Selviler çiçekler sırdaşlarıdır,
Yağmurlar belkide gözyaşlarıdır,
Ne deniz sordular, ne göl sordular.
Kayıt Tarihi : 19.8.2007 20:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ne sahra sordular ne çöl sordular
Yanıp tutuşsa da halinden memnun
Ne ateş sordular ne kül sordular"
i.. Sağır üstadıma saygılarımla...
TÜM YORUMLAR (1)