Sessizliğin Kıyısında Büyüyen Bir Destan
Sessizliğin koyu gölgesi, bir zaman tüneli sanki, Şimdi derin ve ıssız, oyun seslerinden uzak. Çocukluk, bir avuç kumdu, neşeli ve nazlı, Güneşten bir sır gibi, avuçlardan kayan ışıltı.
Mahallede kalan o paslı, eski tahta salıncak, Şimdi hüzünlü bir rüzgarla usul usul gıcırdıyor. Her gıcırtı, unutulmuş bir kahkahayı anacak, Oysa o yıllar, bir daha dönülmez yola giriyor. Özlem bir meltem gibi eser, içimde ağır ağır, O masumiyeti arar, o ilk kez yaşanan baharı.
Küçük bir odada biriken hayallerin tozu, Duvardaki boyu ölçen çizikler, silinmeye yüz tutmuş. O koşturmacanın ardından gelen derin bir sızı, Kalbimde oynamakta eski bir çocukluk marşı, susmuş.
---
Gençlik, bir fırtına gibi esti, hızlı ve pervasız, Kalpteki ilk aşkın telaşı, gözlerdeki asi parıltı. Sonsuzluk sanılan o günler, bitti iz bırakmaksızın, Şimdi geriye kalan, yorgun ama değerli bir pırıltı.
İlk sigara dumanında boğulan sırlar, geceler, Geleceğe dair kurulan o devasa, yüksek köprüler. Şimdi bakınca, hepsi birer yarım kalmış heceler, Unutulmaz anlarla dolu, yıpranmış mektup zarfları, mühürler.
Hüzün, o sessiz evin kapısında duran eski bekçi, Ne zaman baksam geriye, içimde bir yerler kanar. Bir yanı buruk, bir yanı eksik, eski bir bilmece, Anılar denizinde kaybolan bir gemi, geri yanaşmaz. O telaşlı yılların telaşsızlığına duyulan Özlem, Yüreği yorar, ruhu sarar, sanki hiç dinmeyecek bir elem.
---
Ama o küllerin altından sızıyor incecik bir ışık, Adı Umut, toprağın altından filizlenen tomurcuk. Gelecek, henüz yazılmamış bembeyaz bir kağıt, açık, Bekliyor ki kalem, yeniden başlasın hayatı yazmaya, baştan.
Yaşanan her şey, bir sonraki adıma atılan bir ders, Tüm o iniş çıkışlar, ruhun derinliğini veren mürekkep. Sessizlik şimdi bir sığınak, dinlenilen bir nefes, Geçmişi kucaklayıp, yarını inşa etmeye sebep.
Çünkü hayat, sadece bir başlangıç ve bitiş değil asla, Her Özlem bir dua, her hatıra bir tohum saklar. O geçmişin tatlı sızısı, ruhumu yeniden yavaşça okşa, Gözlerimi kapayınca, o anlar yeniden canlanır, başlar.
Ve Umut, fısıldar: "Hikaye daha bitmedi, daha yolu var, devam et daima!" Yeni Geçmişten Gelen Fısıltılar
Bir pencere açılır, sisli ve eski bir an, Zamanın kumaşında örülmüş yorgun bir destan. Hatıralar, ince bir tül gibi süzülür havadan, Her biri ayrı bir koku, her biri başka bir sabahtan.
Sende gizli durur, o kahkahaların sesi, İlkbahar çiçeklerinin getirdiği o neşesi. Avuç içlerinde saklı, çocukluğun telaşı, Yüzünde beliren o masum, o temiz telaşı.
Kimi zaman bir liman, sığınak olur bize, Yitirdiğimiz güzellikleri getirir göze. Kimi zaman da bir hançer, sızlatır kalbi derinden, Yaşanmışlıkların ağırlığı, o güçlü izlerinden.
Ama her iz bir derstir, her anı bir mihenk taşı, Dün'ü bugüne bağlayan, ruhumuzun yoldaşı. Onlar bizim zenginliğimiz, bitmeyen bir sermaye, Yaşadıkça büyüyen, kalpteki bu hikaye.
Anılar, bir nehrin akışı gibi durmaz hiç, Zamandan öteye taşınan sessiz bir geçit. Saklı sandıkta duran mektup ve eski bir anahtar, Her dokunuşta binlerce hissi yeniden canlandırır.
Yıldızlara bakar gibi dalarız bazen onlara, Unutulmaz yüzler, gelip geçer hatıra. Boşlukları doldurur, yalnızlığı kovar, Her bir hatıra, kalbimize yeni bir umut tohumu eker.
Kelimeler yetmez bazen, dilsiz kalan o ana, Ruhumuzda yankılanır, döner bir efsaneye. Yıllar geçse de üstünden, ne yorgun ne de bıkkın, Onlar, kim olduğumuzun en sağlam tanıklığıdır.
Bırakıp gitsek de bazı mekanları, şehirleri, Geriye kalan izlerdir, kalbimizin nehirleri. Yaşanmış her saniye, kaybolmaz bir tohum gibi, Yeşerir içimizde, ömrün en değerli bilgisi gençlik ruhuyla, yeni bir çocukluk hevesiyle. . 18.08.2025
Zühre TürkeliKayıt Tarihi : 11.12.2025 03:53:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!