Kaskatıyım önümde duran hayat karşısında;
Yaşadıkça defalarca geçtim sır’at köprüsünden
Aldırmadım yüreğime inen merhametsiz darbelere,
Aydınlığı düşlüyordum her yere düştüğümde,
Ölüm salıncak gibi sallanır gözlerimin önünde,
Şimdi anlat kelimelere derdini dinlesin;
Eyvahımdan bir ah daha peydahlana!
Yansın dünler, bugünler, yarınlar
Verilsin; sorusu yetim, cılız yanıtlar
Yuh sizin varlığınıza yoktan yaratanlar!
Bu paramparça kalbimin çatlak sesi
Bu benim psikolojimin iz düşüm portresi
Nefretin gölgesinde yarınlar acıya gebe
Ruhumu sabırla terbiye ediyorum
Dağıttım beynimden bütün hurafeleri
Evrenin bu alçak üslubuna başkaldırıyorum!
Bu, acılarımın sessiz seremonisi
Bu benim varlığımın değişmeyen ilkesi
Yaratılan çirkefliğe lanet okuyorum
Çıkar at tahayyülünde biriken boş inançları!
Yarınları karanlıklar işgal ediyor hınçla
Adi düzen kendi zulmüne bir sebep üretecek bunu bil
İşkenceler an be an kılık değiştiriyor
Yalana inanma gerçek olan gecikmişse de
Yıpranmış benliğine kendini anlat
Kendine anlat, umutlar yaşlansın gözlerinin önünde
Mevsimler şikayetçi dengesiz tabiattan
Oluk oluk kin akıyor tüm insanlardan
Keşkeler dökülüyor çatlamış dudaklardan
Bu senaryo hiç olmanın hiçten öyküsü,
Bu inadına yaşamanın inadına tutkusu
Nasıl tükenecek yarınların korkusu?
Yürüyorum hala menfur yalnızlığa
Ulaşacağım elbet, görkemli sonsuzluğa
Kayıt Tarihi : 18.7.2014 10:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!