/o an
her şeyi unutup
seslenmek,
ya da.../
Ankara’da
ılık bir haziran sabahı
herkesten önce uyanıp
bahçeye çıkıyorum
ayaklarımda
yumuşak
ve
nemli çimenlerin
ferahlatan serinliği
burnumda
gündönümüne direnen baharın
doyumsuz kokusuyla
o an
her şeyi unutup
seslenmek
ya da
günaydın
demek istiyorum sadece
ama
ruhumda
panzer gibi
üzerime gelen günlerin,
parmak uçlarımda
paletlerin
dayanılmaz baskısı…
çıkmıyor sesim.
9 haziran 2011
İnci İnceerKayıt Tarihi : 9.6.2011 19:46:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hikayesi:
o an
İnci Hanım, şiirlerini zevkle okuduğum arkadaşlardan.
Kendi kendime, ‘iki İnci’m var, biri Sayın Germenliler, diğeri Sayın İNCEER’ demişimdir.
Tabii hemen hatırlatmalıyım, sadece saygı ve dostluk çerçevesinde bir arkadaşlık.
Şiir tanışıklığı.
Sayın Germenliler ile Kitap Fuarında tanıştık.
Çok zarif bir hanımefendi.
Tahmin edebildiğim kadarıyla İnceer de aynı zarafete sahipler…
Sayın İnceer, üye şairlerimizden.
Şiiri diğer sayfanın ‘Günün Şiiri’nde yer almış. Takdire şayan ve memnuniyet verici.
*
Şimdi, basitçe şiir tekniği üzerinde duracağım.
Aslında şiir, birkaç nesir cümlesinden oluşmuş. Yani nesir cümlelerine yeni kaftanlar biçilmiş ve sonra da kendine has bir tarzda giydirilmiş, şiir güzelliği üzerine.
Şöyle ki:
“/o an her şeyi unutup seslenmek, ya da.../
Ankara’da ılık bir haziran sabahı herkesten önce uyanıp bahçeye çıkıyorum
Ayaklarımda yumuşak ve nemli çimenlerin ferahlatan serinliği, burnumda gündönümüne direnen baharın
doyumsuz kokusuyla o an her şeyi unutup seslenmek,
ya da ‘günaydın’ demek istiyorum sadece.
Ama ruhumda panzer gibi üzerime gelen günlerin,
parmak uçlarımda paletlerin dayanılmaz baskısı…
Çıkmıyor sesim.”
*
Sadece cümle gereği ilk kelimenin ilk harfini büyük yazdım. Cümle sonuna nokta koydum. Dikkat ettiyseniz yazılışta hiçbir değişiklik yapmadan nesir cümlesi haline getirdim.
Nesir cümleleri sağlam olunca şiir cümleleri (dizeleri) de tam yerine oturuyor.
‘Nesir şiir’ dedikleri tam da bu işte.
*
Gün dönümüne direnen ılık bir haziran sabahı.
Bahar günlerinden geri kalmayacak bir yaz sabahının gözlerde parıltı, ruhlarda ferahlık uyandırması Ankara'nın o mevsimdeki en belirgin özelliklerinden biridir.
Lakin o haz ve huzur veren sabahın ılık rüzgârı, çimenlerdeki nemlerin zerrelerini yürekte ağırlaştırıyor. Olması istenilenlerin menfiliği ile daha bir ağırlaşıyor, sabahın enfes kokusu.
Sevecen, sımsıcak gözlere bakarak, özlemle söylenmek istenen ‘GÜNAYDIN” hitabının muhatabını bulamayışı, sabahın ilk ışıklarıyla kederlerin yüküne bürünüyor…
Her yeni gün, ruhunda panzer ağırlığıyla doğmakta ve çimenlerin üzerindeki damlacıklar, paletlerin eziciliği hissi uyandırmakta şairde…
Bir taraftan hayat sarıp sarmalarken bedeni, bir taraftan hasret ağırlığı altında ezilmekte ruhu…
Sessiz çığlıklar!..
Kimler duya?..
*
Günün şiiri vesilesiyle değerli İnceer’i gönülden kutluyorum.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.
Hikmet Çiftçi
10 Ocak 2017
5,5 yıl olmuş şiire geleli.. Köprülerin altından mı, üstünden mi geçti sular.. Sular gibi insanlar, kim bilir..
Güne gelen şiiri ve değerli şaireyi bir kez daha kutlarım..
panzer gibi
üzerime gelen günlerin,
parmak uçlarımda
paletlerin
dayanılmaz baskısı…
çıkmıyor sesim' ___________
Ne güzeldi şiir. İç sesimiz oluverdi. Kutladım dizeleri içtenlikle. Kaleminiz daim olsun. Teşekkür ederim.
Dün aramızdan ayrılan bir sosyolog ve filozof da;
'Sessizliğin bedeli insan ızdırabıyla ödenir'
Demişti ____Zygmunt Bauman
Onu da anmak geçti içimden. Saygımla..
TÜM YORUMLAR (20)