Merak ediyorum ne zaman aydınlanır karanlık gece?
Ne zaman doğar güneş bu topraklara?
Ay, yıldızlar nerede!
Bulutlarla kaplı gök yüzü.
Karamsarlık kaplayacak neredeyse içimi,
Bir sıkıntı, bir üzüntü,
Tarifsiz, tatsız bir duygu bu ruhumu saran...
Geçip gittiğini görüyorum zamanın,
Yitip gittiğini hayaller için şansların.
Halbuki ömür dediğin ne kısa!
Zaten ne kadarını yaşamaktayız!
Ne kadarını uyumakta,
Ne kadarını istemesek bile çalışarak harcamakta...
Gözlerini açtığı ve tek gördüğü yerse kuşun kafesi,
Oluverir onun evreni.
Ama ya biliyorsa sonsuz gökyüzünü?
Biliyorsa kırları, dağları, ormanları!
Daralmaz mı minik yüreği?
Sıkılmaz mı ruhu bir kafesin içinde.
Kanatlarını açmadan geçen zaman kahretmez mi minik yüreğini?
Şimdi de sessizlik...
Kulaklarımda tatsız çınlamalar var sadece.
Uzakta bir yerde arabaların sesi,
Sokağın bir ucunda solgun gece lambası.
Asmaların dalları yapraksız, kuru, kara,
Gece serin, gece sessiz,
İki yıldız var sadece uzaklarda bir yerde, dağların üzerinde.
Arada bir geçen kişilerin ayak sürümeleri, terlik sesleri gecede.
Halbuki aklımda ne hayaller!
Ne seslerle dolup taşmakta zihnim,
Gülüşmeler, müzik, kadeh sesleri.
Salonun ışıkları yanmakta,
Evin her odası ışıl ışıl,
Bir düğün havası içeride,
Neşe, gülücük, gülen yüzler her yer...
Elektrik telleri, ne çirkin, ne soğuk şeyler öyle...
Evin hemen dibinde bir elektrik direği,
Etrafında ne var ne yok boğan bir yaban otu misali,
Sanki bahçedeki eriğin dalları değdi değecek gibi...
Önümde bir defter,
Elimde bir kalem,
Gece soğuk.
Sokaklar sessiz...
Kayıt Tarihi : 26.1.2013 22:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!