Sığamamak
İçim…
taşıyor.
Sessiz çığlıklarla,
anlatılamamış sancılarla,
adı konmamış bir ağırlıkla genişliyor.
Ama ne bir bedene,
ne bir duaya,
ne de bir omuza sığabiliyor.
Dünyanın tüm yükü omuzlarımda sanki…
Ama bu omuzlar,
bir çocuğun hayal kırıklığı kadar narin artık.
Dizlerim titriyor.
Toprağın beni taşıyacağına inancım yok.
Her adım,
bir çöküşe daha yakın.
Dilimi yitirdim…
Lal değilim aslında,
ama söyleyecek hiçbir yerim kalmadı.
Çünkü konuşsam,
dağılır her şey —
ben bile…
İçimde bir vazgeçmişlik var.
Ne bir isyan,
ne bir umut.
Sadece…
hiçliğe boyun eğmiş bir yorgunluk.
Göğsüm,
hiç açılmayan bir kapı gibi sıkışık.
Nefesim,
göğsüme sığmayan bir yangın gibi.
Ve ben…
hiçbir yere sığamıyorum.
Ne odam, ne sokak, ne şehir.
İnsanların arasındayım ama içimde
kimsesizliğin en koyu hali.
Kendime bile fazlayım.
Sanki her yerden taşan
fazla bir “ben”im.
Geceler bile anlamıyor beni artık.
Gözlerimi kapatınca
karanlık huzur değil,
daha derin bir uçurum getiriyor.
Yorgunum…
ama uyuyamıyorum.
Çünkü uykunun bile sarmadığı
bir boşluk var içimde.
Bütün dualar
başka dillerde yapılmış gibi suskun bana.
Sesimi gömdüm içime,
beni orada bile duyan yok.
Ağlamak istiyorum,
ama gözyaşlarım bile utanıyor
dökülmekten.
Çünkü bu çöküş,
gözyaşıyla hafiflemeyecek kadar derin…
Ben sığamıyorum.
Kendime, hayata, tanrının sessizliğine.
Ve bu sığamamak
bir çığlık gibi büyüyor içimde,
herkesin duymazdan geldiği bir çığlık…
Kayıt Tarihi : 12.5.2025 11:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!