O sessiz akşamın üzerinden kaç gün geçmiş hatırlıyor musun? Sanmıyorum, insan önemsemediği bir şeye neden hafızasında yer versin ki. Bense her anını tekrar tekrar yaşıyorum. Dakikalarca yürüdük sahilde, yalnızca yürüdük. Rüzgarın bıçak etkisi yaptığı havada elimi tutmaktan imtina ettiğin gibi bir kez olsun yüzüme bakmadın. Neyse ki, dudaklarım bir bıçağa dönüşmedi o an, üstelik seni kaybettiğimi anlamış olmama rağmen....Sen bir taştan farksızken, benim kalbimden taşanlar dudaklarımda gezindi durdu umarsız bir halde. Ve hala kalbimde o akşam söyleyemediklerim. Düşünüyorum da sana rağmen içimi dökseydim bugün farklı olur muydu bazı şeyler...Peki ya senin sessizliğin. “Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaşmış,” demek arkadaşına ihanet etmek istemedin. Belki de bana ihanet ettikten sonra ikinci bir ihanete izin vermedi vicdanın, kim bilir...
Biliyor musun güzel yüzünü unutmaya başlıyorum yavaş yavaş. Keşke seni dinleyip fotoğraflarını yırtıp atmasaydım o gün. Neden senden kalan bütün izleri silmemi istedin benden. Ya da neden her isteğini yerine getirdim ki! Her şeye rağmen seninle ilgili tek pişmanlığım bu. O fotoğrafları yok etmiş olmak.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
çok güzel olmuş
başarılı çalışmalarınız
kendine has öz güveniyle
bütün okuyucusuna
kendini hatırlatacak nitelikde
güzel bir paylaşım
kutlarım yürekten.yüreğini
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta