Seslendirilmiş şiirler = Emin adımlarla

Mehmet Çoban
1967

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Seslendirilmiş şiirler = Emin adımlarla

Çocukluğumdan itibaren
Herkes beni çağırdı kendisine

Gel bana
Gel bize insan ol diye

Annem babam
İnsanlığı öğretti bana kendince

Okulumda öğretmenlerim
Çevremde büyüklerim
Her biri insanlıktı kendince

Ortak fikirleriydi herkesin
İnsan önce insan olmalı diye

Ama herkes istedi
İnsan olmayı hep kendince

Bırakmadılar beni
Kendimle özgürlük içinde

Yanlışlar / çelişkiler gördüm
Ben bütün öğrendiklerimde

Hemen herkes aynı fikirde
Düzelmeye gelince
Kimse yok orta yerde

Yanlışlar / çelişkiler
Sürüyor yaşam içinde

Herkes şikâyet içinde
Düzeltmelerini bekliyor
Başkalarını kendinden önce

Atalarım kılıf biçiyor bana
Tarihim çağırıyor kahramanlığına
Yasalar beni bağlıyor insanlığa
Siyasilerin tüm tutarsızlıklarına
Dayatılan bencil dogmalarla
Bir figür, bir robot şablonunda

Düşünebilmek kendimce
İnsan olabilmek kendimce
Kullara kul olmaktan ötede

Sapık, dinsiz, anarşist sayılırken
İnsanlık adına insan sayılmazken

İşgüzarlıklar, dayatmalar içinde
Pazarlıklar, tutarsız insanlık peşinde

Beni benden ötelerde
Benliğe çağıran bencilliklere

Ben gitmiyorum

Aklımı, duygularımı, kalbimi
Kendimle barışık tüm benliğimi

Ben, sadece Allah’a veriyorum
Allah’tan başka çağıranları duymuyorum
Allah’tan başka çağıranlara gitmiyorum

Sadece Allah’ım beni
Beni, bana çağırıyor “kendin ol diye”
“kullara kul olma, insanca insan ol diye”

Başkaları çağırıyor beni kendine
Başkaları çağırıyor beni kendilerine

Kahramanlarına, tarihlerine köle diye
Yasalarına, düşüncelerine özgürlük diye

Alıyorlar beni özgürlük adına kendilerine köle
Vermiyorlar, aklımı, inancımı, düşüncelerimi kendime

Sadece Allah’ım bana sesleniyor
Ey insan “seni yarattım varlıklardan üstünsün” diye

Akıl et, düşün, insan ol hayatta düzgünce
Onurunla, kimliğinle, kendince, özgürce
Sevgiyle, saygıyla, paylaşımlar içinde

Ve ben artık gitmiyorum
Beni kendine, kendilerine çağıranlara

Yürüyorum emin adımlarla
Kendime, yaratılışın özgürlüğü içinde
Yaratılışın, yaratılışımın bütün gerçekleriyle

18.11.2008 – İzmir

Mehmet Çoban
Kayıt Tarihi : 18.11.2008 00:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


EMİN ADIMLARLA… Bugün hayatımı tekrar gözden geçirdim. Baştan sona bütün değerleriyle… Doğumumdan itibaren beni kendine çağıranlar var. Hemen hepsi beni kendine çağırıyor... Önce ailemde; annem, babam beni kendilerine çağırdılar… Kendilerine göre bir insan olmamı istediler. Bana, insanlığın, erdemliliğin, ahlakın, inancın kurallarını bildirdiler. Sonra okullara gittim. İlk orta, lise, yüksek okullar… Hemen hepsinde ortak şablonlar… Geçmişe şablonlaşmış bir gözle bakacaktık. Tarihi kahraman ve kahramanlar… Tarihin Kahraman ve kahramanlar açısından yorumu... Yorumları destekleyen şablon öğretiler… Aksi bilgilerin, düşüncelerin, sorguların asla konuşulamazlığı / tartışılamazlığı… Böylece gençlik yıllarımızın, aklı, zekâsı, vakitleri heba olup gitti… Her okuldan diplomalarımızı aldığımızda, artık şabloncu öğretimin neferleriydik. Çevremiz belki de hepsinden daha şabloncu öğretim sergiliyordu. Toplumsal baskı… Akıl etmeyi, düşünmeyi, insanın çelişkilerini toplumla paylaşmayı yasaklamıştı. Toplumun değerlerinin tersini düşünebilmek, söyleyebilmek akıl karı değildi. Toplumun değer verdiklerine değer vereceksin… Toplumun kutsal saydıklarını kutsal bileceksin… Toplumun önderlerini kabul edeceksin… Toplumun yargılarına kul köle olacaksın… Ailelerin, okulların, toplumun değerleri… İnancı, dini, mezhebi, gelenekleri, ideolojisi, hayata bakış tarzları, şablonlar halinde sadece robot yetiştirmekteydi. Dünyaya öğretilenlerle bakmak… İnsanlara / insanlığa öğretilenlere bakmak… Asla dışına çıkmamak… Dışına çıkıldığında ise, hain, sapık, dinsiz, anarşist sayılmak… Bütün öğretilerin ortak yapısı bu dayatmaya dayanıyordu. Aileler, dinini, mezhebini, etik kurallarını… Okullar; düzenin tarihini, kahramanlarını, ideolojisini… Toplum kendince dengelerini oluştuğu çelişkilerini, yanlışlarını, değersiz değerlerini dayatıyordu. Ve herkes kendine, kendilerine çağırıyor. Çağrılarına cevap vermeyenleri dışlıyordu. Düşman veya hain biliyordu. Bütün bunlara rağmen, bütün çağrıların diğer bir yanı vardı. Yalancı, ikiyüzlü yanı… Neredeyse bütün çağrılar yalana, ikiyüzlülüğe dayalı olarak, “önce insan olmalı”, “insan kendisi olmalı” diyorlardı. Peki, gerçekten böyle miydi? Gerçekten insanlar özgür düşünceleriyle “kendileri olabilirler miydi? ” Mesela; Müslüman bir ailede, toplumda herhangi biri ben artık inanmıyorum diyebilir miydi? Mesela; etnik köken içinde biri, bana ne bunlardan, benim için önce insanlık diyebilir miydi? Mesela; mezhebi bir kökenden biri, mezhebi kökeninden değerlerden kopabilir miydi? Mesela; ülkemizde her hangi biri, ben artık ülkemi, ülkemin sorunlarını, geleceğini, Mustafa Kemal Atatürk’e göre yapmayacağım. Ben farklı düşünüyorum. Diyebilir miydi? Mesela; bir siyasi partiye, cemaate, tarikata bağlı olanlar… Kendi partilerinin, cemaatlerinin, tarikatlarının yanlışlarını, içlerinde kalarak eleştirilerini yapabilirler miydi? Elbette hayır… Bütün öğretilerin, çağrıların dogmaları vardı. Her dogma üretenlerce tartışılmazlar olarak insanın, aklının, düşüncelerinin önüne dikilmişti… Hiç kimse; çağrıların dogmalarına / tartışılmazlarına dokunamazdı. Dogmalardan / tartışılmazlardan farklı düşünemezdi.. Tartışılmazlar (yani dogmalar) insan aklının, düşünüşünün, insanlığın önündeki en büyük engel olarak tanımlanırken, Ben ülkemde tartışılmazlara çağrıldım. Ben ülkemde dogmalara karşı olmak adına dogmalara çağrıldım. Tartışılmazların şablonlarıyla sanki robot olarak yetiştirildim. Ben ülkem için, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bir bağımlısı olmak… Varlığıma geleceğime Mustafa Kemal Atatürk gibi bakmak… Ben dinim için, Annemin, babamın, çevremin öğrettiği dine göre hayatıma bakmak. Ben toplum için, Toplumun bütün çelişkili, yanlış değerlerine göre hayatıma bakmak ve yaşamakla Görevli idim. Hâlbuki her birimizin inandığı, söylediği tek gerçek vardı. Hiçbir insan, diğer insanı, düşüncelerine köle alamazdı. Ne tarihin önderleri, kahramanları diğer insanları kendine köle alabilirdi. Ne aileler, öğretmenler, toplum, insanları kendilerine köle alabilirlerdi. Her insan, kendince özgür olmalıydı. Toplumun en temel sorunlarından biri olan kimliksizlik… Kişiliksizlik… Çelişkileri yanlışları gördüğü halde, düzeltmeyi değil, çelişkilerle, yanlışlarla birlikte yaşamak düzeni oluşturulmuştu. Oluşturulan kimlik, Yanlışla / doğruyu Dürüstlükle / ikiyüzlülüğü Adaletle / zulmü Özgülükle / köleliği Birlikte yaşabilecek nitelikte olmalıydı. Şöyle etrafınıza bir bakınız… Hemen herkes toplumdaki yanlışları, çelişkileri sıralayabilir. Ben rüştüme eriştiğimden bu yana toplumumda kırk yıl geçirdim. O günden bu yana, hemen herkes… Ortak sorunun tek bir noktada olduğunda birleşti… Kimlik sorunu… İnsanların kendisi olamama sorunu… İnsanların başkalarını taklit ederek yaşamlarını sürdürmenin yanlış olduğu… İnsan için en büyük tehlikenin başkası olmak olduğu… Hemen herkes bu sorunlarda birleştiği halde çözümünde birleşemedi. Çünkü sorunların çözümü insanların kendisi olmasıydı. Düşüncelerini özgürce söyleyebilmesiydi. Çelişkilerin, yanlışların üzerine gidebilmesiydi… Başkaları olmayı terk ederek, kendisi olmasıydı… Toplumda herkes insanlık açısından, düzen açısından yanlışları sayabilir. Çocuklar bile… Yalancılık, riyakârlık… Rüşvet, irtikâp, kandıma… Hırsızlık, gasp soygun… Haksızlık, adaletsizlik… İçki, kumar, fuhuş… Bohem yaşayışlar, sorumsuzluk… Bencillik, çıkarcılık… Herkes bunlardan şikâyetçidir. Herkes bunlardan muzdariptir. Peki, ne olur? Şimdi insanlara şöyle sorular yöneltsek… Siyasetçiler; yani toplumu yönetenler, yönetmeye talip olanlar… Yalan söyler mi? Riyakârlık yapar mı? Haksızlık yapar mı? Veya insanlara şu soruyu sorsak… Ülkemizde iş yaptırmak rüşvetsiz mümkün mü? Veya başka soruları gündeme getirebiliriz. Önemli olan, insanların ne olduğu, düzenin ne olduğu değildir. Önemli olan… Düzenin, yasaların, yönetenlerin, görevlilerin, toplumun işleyişinin ne olduğu konusunda, insanların kafalarında uyanan hükümlerdir. Bir düzen, Bir eğitim Bir yönetim Bir yargılama İnsanların olumsuz hükümleriyle karşı karşıya kalabiliyorsa... Artık ağzından kuş tutsa bir şey ifade etmez… Bugün ülkemin halkı… Siyasetçilerinin dürüstlüğüne inanmaz… Yargısının adil olduğuna inanmaz… Rüşvetsiz iş yapılabileceğine inanmaz… Ve bütün bunlara rağmen… Bütün çelişkilere, yanlışlara rağmen ben… Beni kendilerine çağıran… Yanlış ve çelişkiler içinde olan… Aileme, Çevreme, Topluma, Devlete, eğitimine, öğretimine… Onların nitelediği, betimlediğini, ortaya koyduğu toplumsal ve insani değerlere tamam diyebilir miyim? Ortadaki gerçekler bunlar iken… Ortadaki gerçekler bu kadar yanlış ve çelişkili iken… Tamam diyebilir miyim? O nedenle artık ben, Beni çağıran… Âlime, çevreme, toplumuma, devletime... Gitmiyorum… Evet, haklısınız diyemiyorum, demiyorum. Bir taraftan bana sen, “sen olmalısın”, “kendin olmalısın…” “Başkası olmak, taklitçi olmak yanlıştır denilecek…” Diğer taraftan, bütün dogmalarıyla, tartışılmazlarıyla, şablonlarıyla bana kılıflar biçilecek… Bu yaştan sonra artık bu çelişkiyi, bu yanlışları kaldıramıyorum. Ve ben kendime dönüyorum… Ben ne düşünüyorum? Ben ne istiyorum? Ben, tarihin kölesi olmak zorunda değilim… Ben, ailemin yalan yanlış eğittiği insan olmak istemiyorum… Ben, toplumum gibi, çelişkileri, yanlışları, hiçbir şey yokmuşçasına yaşamak istemiyorum… Onun için ben artık bundan sonra, çelişkili, yanlış, riyakar, ikiyüzlü çağrıları duymuyorum.. O çağrıları dinlemiyorum… O çağrıların peşinden gitmiyorum… Beni, “kendim olmaya” davet eden... Bana, “sen insanlarla eşit ve özgürsün diyen... O nedenle asla kullara kulluk etme” diyen… Allah’a dönüyor… Ona gidiyorum… Allah’a inandığını söyleyen… Ama çelişkilerinden kurtulamayanların çağrılarına da gitmiyorum… İnsanlığa inandığını söyleyen… Ama dogmalarıyla, tartışılmazlarıyla insanları kalıplayan, şablonlarıyla biçimleyerek, insanları robotlaştıran çağrılara da gitmiyorum. Hak ve adalet içinde olduğunu söyleyen… Yetkilerine kavuştuklarında zulümden başka şey yapmayanların çağrılarına da gitmiyorum. Bütün kutsal, tarihi değerleri kendi çıkarlarına kul köle yapan çağrılara da gitmiyorum. Beni seven… Beni sayan… Bana kendin ol diyen… Ve inanıp inanmamakta asla baskı yapmayarak özgür bırakan… Bütün bunlara rağmen bana hayat veren… Nimetler veren… Beni insanlarla eşit sayarak, insanlara kul olmamayı öğütleyen… Allah’a gidiyorum… Yalansız, riyasız, çıkarsız… Başkalarının yalanlarına… Başkalarının riyalarına Başkalarının çıkarlarına Ters düşse de… BEN ALLAH’A GİDİYORUM… Sadece Allah’ın çağrısını dinliyorum…

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nilüfer Gümüş
    Nilüfer Gümüş

    Sadece Allah’ım bana sesleniyor
    Ey insan “seni yarattım varlıklardan üstünsün” diye

    Akıl et, düşün, insan ol hayatta düzgünce
    Onurunla, kimliğinle, kendince, özgürce
    Sevgiyle, saygıyla, paylaşımlar içinde

    Çok severek okudum ama yorum yapmaya gelince takıldım kaldım. Yüreğiniz ve kaleminiz hiç susmasın. Tebrikler..Tam Puan +Ant

    Cevap Yaz
  • Muhiddin Ateş
    Muhiddin Ateş

    YÜREĞİNİZE SAĞLIK

    Cevap Yaz
  • İhsan Altınışık
    İhsan Altınışık

    Akıl et, düşün, insan ol hayatta düzgünce
    Onurunla, kimliğinle, kendince, özgürce
    Sevgiyle, saygıyla, paylaşımlar içinde

    Ve ben artık gitmiyorum
    Beni kendine, kendilerine çağıranlara

    Yürüyorum emin adımlarla
    Kendime, yaratılışın özgürlüğü içinde
    Yaratılışın, yaratılışımın bütün gerçekleriyle...

    Tebrikler Hocam...Üzerinde çok konuşulası bir konu...Anlatımınız harikaydı...Yüreğinize selamlar...

    Saygı ve sevgilerimle...

    Cevap Yaz
  • Şakir Alimoğlu
    Şakir Alimoğlu

    Sevgili dostum
    ŞAHANE! Sevgi gibi emek verilmiş. ALKIŞLANIR.
    Tam puan gönül pınarımdan.

    Ve ben artık gitmiyorum
    Beni kendine, kendilerine çağıranlara

    Yürüyorum emin adımlarla
    Kendime, yaratılışın özgürlüğü içinde
    Yaratılışın, yaratılışımın bütün gerçekleriyle

    Ters düşse de…

    BEN ALLAH’A GİDİYORUM…

    Sadece Allah’ın çağrısını dinliyorum…

    Sağlık, huzur ve mutluluk hayatınızın ayrılmaz birer parçası olsun.
    Sevgiler...
    Âlimoğlu

    Cevap Yaz
  • Mehmet Ali Terken
    Mehmet Ali Terken

    Tebrikler hocam...Büyük emek vererek hazırladığınız bu sayfanızı can-ı gönülden kutlarım...Saygımla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (31)

Mehmet Çoban