Issızlık çökmüş kentlere
Bu geçen turna sürüsü değil.
Dudaklarda
Şarapnel parçası bir tebessüm
Dudaklarda
yırtılası bir çığlık
Bu bir sevda türküsü değil.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
SN. CUMALİ BEY, IRAK SADDAM REJİMİNİ ÇIRA YAKTI ARDI; FAKAT BULAMADI. DAHA DA ARAYACAĞA BENZİYOR.. İÇ SAVAŞ ÇIKACAK.. GEORGE BOUGH KAN DÖKE DÖKE İKTİDARINI YAŞADI; KAN DÖKE DÖKE GİTTİ. GAZZE'Yİ PERİŞAN ETTİRDİ. ONCA ÇOCUĞU ÖLDÜRTTÜ.. O BU YAPTIRDIĞINI ÖLMEDEN DÜNYADA DA ÇEKECEK.. SİZ GENÇSİNİZ GÖRECEKSİNİZ.. ÖYLELERİN ÇOĞUNU GÖRDÜK.. BU IRAK İLE DUYARLILIĞINA TEŞEKKÜR EDERİM. IRAK İLE İLGİLİ BİR ŞİİR DE BEN YAZMIŞTIM.. VAKTİ ZAMANINDA SELAM VE DUALARIMLA.. ESEN KALINIZ. Ahmet B. ÜNAL
Irak'a Demokrasi Geldi (!) mi?
Coniler Irak'a geldi;
Demokrasi getirecek (!)
Önce misket bombalarına
Doldurdu demokrasiyi;
Sonra, uranyum bombalarına.
Uçaklardan demokrasi attı.
İnsancıkların üstüne..
İnsancıklar parça parça oldu;
Demokrasi bombası değince..
Araçlar parçalandı, binalar
Devrildi.
Dayanamadılar demokrasinin
Güçüne..
Irak kırmızıya boyandı;
Demokrasi aktı oluk oluk,
Petrolla karışık sokaklardan..
Saddam'ın Komutancıklarına,
Para verdi, satın aldı.
Demokrasi adına para harcadı
Coniler.
Uranyum bombasını çok sever;
Nedense.
Demokrasi doldurur içine.
BM' ye yalan söyler kandırır.
Atar bombasını insancıkların üstüne.
Bebe, çocuk, yaşlı, genç farketmez;
Coninin demokrasisi başkadır,
Anlayabilene..
Saddam'ın yıktı heykelini;
Zavallı insancıklara tekmeletti.
Demokrasi adına.
Sonra anladı insancıklar;
Demokrasi: ev yıkmaç!
Kapı kırmaç!
Kültürü soyup, çalmaç!
Kimbilir şimdi nerededir,
Müzelerden çalınanlar?
Ülkelerindeki müzelerin
Gün görmez mahzenlerinde
Saklarlar..
Sonra Mezopotamya kültürünü
Müzâyedeye çıkarır satarlar.
iner milyon dolarlar, sterlinler
Demokrasi havarilerinin cebine;
Memnun olurlar..
Yüzbinlerce insancık öldü;
Olsun (!)
Demokrasi geldi ya Irak'a (!)
Yerleşti boylu boyunca..
Japonya'ya uranyum bombası
Atmıştı;
Galiba Irak'a biraz hafifini attı.
Sözüm ona;
'Vietnam'a demokrasi götürüyorum'
Demişti;
Kadıncıkların namusunu kirletmişti,
Demokrasi adına..
Şİmdi Irak'ta yapıyor Coni;
Ne yapsın hastalık işte,
Hepsi demokrasi adına..
Birine bu mabeti bombalatır;
Diğerine şu mabeti.
Sanki bu insanlar ayrı
Memleketin ayrı dinin insanları;
Düşürür insancıkları ağına...
Coni aldı petrolün tadını;
Soktu burnunu toprağa.
Beş Coni'ye bir Irak'a...
Iraklı insancıklar aç kalmış,
Açık kalmış hastalanmış;
Farketmez!
İşi bitince çeker gider..
Bir başkadır Coninin demokrasisi;
Anlayabilene...
Müzayede: Bir varlığın en fazla verene satılmak üzere artırmaya konması. Mahzen: Mal ve eşya koymaya yarayan kapalı yer. BM: Birleşmiş Milletler. Mabet: Kutsal, ibadet edilecek yer.
Ahmet Berat Ünal
Harikaa....Üzerine söylenecek başka söz yok..Kutlarım..
Dün aynı, bugün aynı bitsin artık zulüm.
Açsın çiçekler, gül dalında bülbül ötsün.
ayrım olmadanher bacada duman tütsün.
Medeniyet canavarı hedefine varmadan.
Üstat. Şiiriniz çok hoşuma gitti, Dünü olduğu gibi bugünü resmetmiş, belki ummuyoruz ama ileride bir günü de resmedebilir.
Yüreğinize sağlık. Tam puan.
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta