Bir akşamın sessizliğine düştü adınız,
kim bilir hangi rüzgâr taşıdı son nefesinizi
bizim yüreğimize.
Anneniz,
o gün saçlarını ağır ağır topladı,
sanki her telinde sizin çocukluğunuz vardı—
bir düş gibi,
bir gülüş gibi,
bir daha geri gelmeyeceğini bile bile.
Babanız,
kapının tokmağında titreyen bir gölge şimdi,
“O oğlumdu,” diyor,
“İçimde bir ordu kadar sessizlik bıraktı.”
Ve eşiniz…
göğsünde sakladığı yarım kalmış bir sabah,
omuzlarından düşen bir umut,
siz yokken daha erken çöken bir gece.
Kokusunuza sarınıyor hâlâ,
sanki geri dönseniz
gözleri size bir kez daha tutulacak.
Çocuklarınız—
o küçücük eller,
bir resmin kenarından size dokunmaya çalışıyor.
“Babam gelecek,” diyor küçük olan,
ama cümlesi aydınlığa varmadan
karanlıkta büyüyor.
Ve biz…
Şehrin orta yerinde,
adımlarımızı sizin bıraktığınız izlere basarak atıyoruz.
Bir mendil kadar ince kalan bu ülke,
sizin kanınızla kalınlaşıyor,
sizin adımlarınızla ayakta duruyor hâlâ.
Bazen bir siren sesi,
bazen bir bayrağın kıpırtısı,
bazen bir annenin ahı
bizi tekrar başa sarıyor:
Kaybettiklerimiz kadar büyük değil hiçbir söz,
ama çok şey borçluyuz sessizliğinize.
Siz gittiniz ya…
gökyüzü eksildi,
dağlar biraz daha yaşlandı,
rüzgâr başını önüne eğdi.
Ama biliniz ki:
Adınız,
toprağın altında değil artık—
kalbimizin üstündedir.
Ve biz her sabah
bir şehidin bıraktığı ışıkla uyanırız.
Çünkü ülke size emanet değildi yalnızca;
biz de size emanettik.
Sonsuz bir dua gibi
her evde adınız fısıldanıyor:
“Yattığı yer nur olsun.”
Ve anneler, babalar, eşler, çocuklar—
size kavuşmanın umudunu
bir avuç su gibi taşıyor içlerinde.
Bir gün…
kırılmayacak bir akşamda,
susmayacak bir gökte
yeniden buluşacağınıza inanarak.
Siz gittiniz ama
bizim için kalansınız artık:
Bu toprağın en ağır kelimesi,
en sessiz çığlığı,
en onurlu nefesisiniz.
Kayıt Tarihi : 22.11.2025 17:19:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!