Sesi Silinen Zaman
Seyhan’la Ceyhan nehirlerinin suladığı Yüreğir Ovası, baharın en çok yakıştığı coğrafyadır. Haziran ortalarında ilkbahardan kalma serin bir günü yaşıyoruz. Kendiliğinden gelen, sevince yanaşık günün davetine uyup yürüyüşe çıkıyorum.
Ağaçlar arasından geçerken yere düşen kayısıyı almak için eğildiğimde üzerindeki karıncaları gördüm. Atlı karıncanın elinden aldığım kayısıyı ortasından yarıp açtım, içindeki küçük karıncaları üfledikten sonra ağzıma attım.
Arı gibi çiçekleri emen kelebeğin yanından geçiyorum, hiç istifini bozmuyor. İlk gençlik yıllarımda yazdığım şiirimi hatırlıyorum. ‘Gelincikler gülsün, bülbüller sevsin isterdim / güvenemedim kelebeklere / kelebekler de öper.’
Ağaçların ayıbını örten yapraklar olmasaydı, doğamız bu kadar güzel olmazdı. Akdeniz’in üzerinden yekinen beyaz bulutlar, esen meltemle yanınıza geliyorum der gibiler.
Arap bülbülleri şakıyarak şarkı söylerken, Narlıdere’nin tozlu yoluna düşüyorum. Kendimle bir başıma yürürken, önünden geçtiğim yığma taş duvarlı, toprak damlı evin ne hayallerle yapıldığını düşünüyorum. Birden belleğime görüntüler geldi.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,