Bir rüzgar esiyor, yağmur yok,
Tedavülden kalkmış kasetçalar,
balkondan esneyen gökyüzü
yanık rakı gibi kokuyor.
Ve köy! Köy ki toprağı hışırdar,
ay ışığıyla tahta kapısında,
yolları kederden eğilir,
üzerinden traktör geçtikçe.
İnsana yüklü sevda, bak işte,
karasaban kuşanmış sabahlar,
çitlerde uyuyan örümcekler,
saçlarının beyazında salınır.
Pazardan dönerken yaşlı kadın
paltosunun cebinde üzüm suyu,
bir köpek havlıyor,
dağların sırtı ter içinde.
Ey! Bütün şehirleri eline almış
o kara saat kulesi, yıkıl!
Toprak! Al beni kendine
Aslım kadar eski, eski toprak!
Durup bekleyesin gelir orda,
unuttukça paslanır umut.
Yumuk ellerle dönen değirmen,
fırıldak olur beyninin ucunda.
Bir adam gidiyor, çocuk kalbi,
çakılmış, gömülmüş ayakkabısına.
Kasap, fırın, mezarlık… Hepsi
bir yolda kürekle gömülmüş gibi.
Kayıt Tarihi : 18.11.2024 09:58:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!