dönüp geriye bakınca
ömrümde tarhı sobelenmiş bağlar,
nice ırmak kurumuş,
kirlenmiş nice su,
kafamın içinde kalemin hiç bitmeyen cızırtısı;
tebessüm eder etmez savruluyor ihanetin kokusu,
nerden bilebilirdim ki kaç çıkrığı azmış yara pusuda yatar…
anladım !
yarını görmek için düne bakmak lazım genelde,
yüreğini vandallara peşkeş çekmemeli insan,
yezitler murdar etse de yola koyulmuş her sevdayı,
huseyn isen ne yazar!
kınını parçalıyor öfke en nihayetinde…
parlatılmış artık ovula ovula dünyanın tantanası,
dervişler bile alışmış
uçarı çiçekler gibi pervasızca açmaya,
nereye ekilirse ekilsin
hoyrat duruyor hepsi,
sızlıyor ay ışırken
bilinci yaralı adamın kaburgası…
şiiri cennet sanan insanın dilinden kim anlasın,
dünya yansa kibrit kokusuna kapılan poyrazlar
nasıl teselli etsin seher vaktini,
şafakta şeytanla söyleşen kadınlar ve adamlar
süslenirken sırlı ihanetler için,
nasıl ölecekler biri anlatsın…
biri anlatsın ahir zamanda temiz aşkları,
toparlanıp bir yer göstersin son cemaat yerinde biri
secdede şakağımı tekmeleyen hüznüme,
iyi bir insan nasıl mutlu olsun ki;
gidiyorum işte o son havari gibi
kapatın üstüme tüm kapıları…
Kayıt Tarihi : 5.8.2022 21:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Üzeri ısmarlama mutluluklarla işlliyken
Ve kapışıyorken ebleh kimliklerimiz
Mutlu bir domuz olunabilir ancak
Secdede şakağı tekmeleyen hüzünse
Mutsuz Sokrat olma seçeneğini yeğler
Söze tebrigimle
TÜM YORUMLAR (2)