SERKAN ERARSLAN KİMDİR?
(1981 - Ölümünü bekletiyor şimdi sevdası yarım kalmış gözlerle...)
HAYATA VE TOPLUMA GÖRE?
O bir muhalif!
İŞTE KENDİ DİLİMLE ''BEN''
(...../ KENDİNE DAİR)
1981 yılı serin bir bahar akşamı, ağlayarak dünyaya gözlerini açan bu insan, zamanla gülmesini de öğrenecekti elbet…
Ülke tarihinin en barbar asrının, en umutlu, en ışıklı, en cesur günleriydi seksenli yılların başlangıcı. Ve halaylar eşliğinde söylenen devrim türküleri. Ülke geleceğinin karanlığa gömüldüğü, devrim türkülerinin susturulduğu, darağaçlarında fidanların soldurulduğu, 12 Eylül darbesinden çok kısa bir süre sonraydı, ağlayarak dünyaya gözlerini açtığı an...
Yıl dokuzyüz seksenbir
Nisan yağmurları
Kırbaçlarken,
Camların buğusunu
Akşam serinliği
Baharın parmak uçlarına
Dokunmaktadır,
Ağlayarak
Dünyaya gözleri açtığı an.
Merhaba derken,
Hayata
Ve kendine
Ve de yalnızlığına,
Zamanla gülmesini de
Öğrenecektir elbet.
Doğduğu an, avuçlarına bir hayat bırakılır. Bırakılır zamanın boşluğuna bir başına. Hep senaryo aşamasındadır hayatı. Hayata/ona dair, herkes bir şeyler yazar. Bir tek kendisi yazamaz, hayata ve kendine dair…
Doğdum
Avuçlarıma bir hayat bırakıldı,
Gözlerimde koca bir evren
Bir evren ki,
Sonsuz
Ve
Zaman
Anlamsız.
Kendine dair yazdıklarını hiç yaşayamaz, yaşayamaz düşlerini. Kırılgan umutları vardır, kaf dağının ardında unutulmuş. Bu yüzden yaşadıklarını yazmak zorundadır. İçinde ördüğü duvarlar arasında boğulurken, düşlerle yaşam arasında köprüler kurabilmek için. Yazmak zorundadır, kendi tutsaklığından kurtulabilmek için...
Zamanın içinde hayat
Hayatın içinde ben
Ve us’umda bir çocuk,
Gülümseyen yüzle
Şaşkın.
Kendini arıyor/kendi içinde
Ama bulamıyor.
(...../ YAŞAMAYA DAİR)
Keşkeleri arasında gidip gelmektedir. Dünler ve yarınlar arasına sıkışmış keşkeleri vardır. Ve bu keşkeler yüzünden hep bu ''an'' ı unutur. Ararsanız, ya dündedir ya da yarında. Bugünde aramayın. Bugünde hiç olamamaıştır. Ha, birde acıları vardır. Bizi ''biz'' yapan acıları. Bir anlamda bizleri olgunlaştıran, hayata bakış açımızı ve değer yargılarımızı oluşturan acılarımız değil midir? ...
Dünler ve yarınlar arasına sıkışmış
keşkelerdir hayat.
Ve insan,
Keşkeler yüzünden
Bu anı,
Hatta yarını
Unutur.
Ararsınız,
Ya dündedir
Ya da yarında.
Dünlere takılı kalmadan anı yaşayabilmeli insan…
''HER ŞEY DÜŞÜNCEDE BAŞLAR'' felsefesiyle hayatına yön vermeye çalışan. Düşence gücünü kavrayabilmemiz gerektiğini ve düşünce gücüyle hayatımızda birçok şeye yön verebileceğimizi belirten. Olumlu yaşamanın yolunun, olumlu düşünmekten geçtiğini iyi bilen…
Düşünen biri işte...
''SEVGİ, EMEK, ONUR'' bu üç kavram, hayattaki değer yargılarının en başında gelir. Avuçlarına bırakılan bu kor gibi yaşamın zorlu tırmanışlarında birbaşına direnen...Bizi ''BİZ'' yapan değerlerden ödün vermeden “insan” kalabilmeye çalışan.
Emekçi biri işte...
(...../ EDEBİYATA DAİR)
Şiir; yalnızlıktır, özlemdir, sevgidir, aşktır, ayrılıktır. Bazen Anadolu kadını, bazen bir işçinin nasırlı elleridir.Ağlayan bir çocuğun gözyaşlarıdır şiir. Ve yaşama dair ne varsa...
Kafamdakileri, kalbimdekileri kâğıda dökmek beni kendi tutsaklığımdan kurtarıyor. Başka türlü, içimde ördüğüm duvarların arasında kayboluyorum zamanın boşluğunda. Ve artık duvarları yıkıp, köprüler kuruyorum hayallerimle yaşam arasında.
Kendisine okumayı sevdiren Aziz Nesin, yazmayı öğreten Atilla İlhan, şiiri öğreten Ümit Yaşar Oğuzcan olmasına rağmen, Nazım Hikmet'in apayrı bir yeri vardır. Çünkü şiriin/edebiyatın toplumsal duyarlılık olduğunu kendi deyimiyle ''Nazım Amca'' sından öğrenmiştir.
(...../ AŞKA DAİR)
Sevmek gerek; sebep aramadan, karşılık beklemeden, nedensiz ve çıkarsız. İnsanı, doğayı, yaşamı, evreni. Ve her şeyi özünde yaşamak güzeldir...
Zaman kadındır İster ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
GRUBUNUZA ALMADIĞINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜRLER...