Sevda ırmağından bir damla içen
Bir anda kendinden geçer
Hakiki mahbubu inkişaf eden
Sürünerek çölleri geçer
Mahbub için işkence çeken
Ah bir bilsen yüreğimdeki kopan fırtınayı
Ah bir görsen yüreğimdeki, kana boğulmuş yarayı.
Bir elem bir keder sardı bedenimi
Kazıyorum şimdi beni biraz misafir edecek olan kabrimi
Korkarak yürüyorum bu elemli yolda
Fani bir lezzet var şu ilerde ki sol sokakta
Eğer istersen ebedi olanı,
Elemli bir seyyare bekler seni şu durakta.
Kimin ne olduğu belli değil bu sahrada,
Nefes nefese kaldım koşmaktan,
Bir an bile yorulmadım seni aramaktan.
Nolur tut bu aciz kulunun elinden
Çıkar beni kendini kaybetmiş bu kalabalıktan.
Bilmiyorum bu kaçıncı gaflet uykum,
1842’de başladı benim hikayem
Daha 10 yaşında iken bıraktı gitti beni validem.
Tahta oturttular beni devlet yıkılırken
Yönettim devletimi herkes kızıl sultan derken
Tükenip giderken ömrüm,
Her gün ayrı bir yara aldı, yorgun gönlüm.
Akıp giderken toprağa kanım,
Her gün biraz daha kabrime toprak attım.
Açtık gözlerimizi gün doğmadan
Bir fetih rüzgarı esti Varna’dan, Kosova’dan
Hu deyip bindik atlarımıza
Her seferde ayrı bir renk kattık bayrağımıza
Bugünde akşam oldu
Cesedim şu fani dünyanın meşakkatinden nasıl da yoruldu?
Ne çabuk yaşlanmışım oysa
Her bayram gelip gittiğim mezarlar nasıl da doldu?
Bugünde batıyor güneş penceremden
Bir günüm daha eksildi fani ömrümden.
Yürüyen cenaze misali dolaşıyoruz.
Hasretle bir haber bekliyoruz ölüm meleğinden.
Temizle günahlarımı, ölmeden evvel bedenimden,
Görenler sanır ki ölenler derin bir uykuya dalıyor,
Bunu diyenler bilmez ki onlar derin bir uykudan uyanıyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!