Yola çık emri geldi senedimiz belâdır
Belalardan korku yok… Sahibimiz Mevlâdır
Sevinecek az sonra, yolcuyu bekleyenler
Geceleri sabırla gündüze ekleyenler
Eşref-i mahlûkata yükselince yeni ses
Yeryüzüne yolcudur artık ilahi nefes
Aşkın ummanına daldım sananlar
Mecnun’dan Leyla’dan hikâyet eyler
Ayrılık mülküne otağ kuranlar
Geceden gündüzden şikâyet eyler
Aslında dipsiz kuyular
Karanlık düşünceler aslında
Körpe yavrular
Kımıldayan cenin aslında
Mecnun Leyla’sını çölde unutmuş
Ferhat şirin yâri susuz kurutmuş
Aşk denilen beyhude bir umutmuş
Ben bu dili bilmiyorum gardaşım
Dönmez dilim akar kanlı gözyaşım
Çelebim kuruyor kalbimin yaprakları.
Aşka muhtaç bil beni
Bir damla suya muhtaç
Çelebim,
Kevserlere sal beni
Dehşetli bir savaştan döndü bütün erenler
Zafer takını kurdu önce şehre girenler
Şehre giren atlılar beni erken uyardı.
Gözlerimde gecenin, kalın tortusu vardı.
Ayrılığın defterini
Düremedim eyvah eyvah
Günler geçti muradıma
Eremedim eyvah eyvah
Âhireti tarla bildim
Eke eke geldim sana
Çileleri ipe dizdim
Çeke çeke geldim sana
Dünya denir bu mezara
Zaman yine bildiği şarkılarla geliyor,
Sararmış yaprakların, dudaklarda matemi.
Hatıralar, hayatın her anında inliyor.
Evvel zaman içinde ahbabı dost bilirdik,
Oysa şimdi onlar da ahımızı dinliyor.
Çelebim dardayım çağırdım seni
Yalnızlık bir tufan savurdu beni
Bir garip şehirde buldum kendimi
Ağlamak her daim derde devadır
Yüreğinden bir şule bulursun derdin
Ağladım çelebim gözlerim soldu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!