Bu yazdıklarımı okurken pek çok yerde es verip, ffff diye hiddetlenip, “hee daha önce de çok söyledin” türünden kafa sallayıp, bir an önce bitse de işime gücüme baksam kafasına gireceğine eminim. Fakat yine de yazıyorum. Okuyacaklarını bir veda mektubu da sayabilirsin, gittikçe gidemeyen kaldıkça duramayan bir zavallı aşığın sana serenatı da. Ben gidiyorum, sen bunu serenat say.
Sana bugüne kadar duyduğum tüm hislerimi, heveslerimi, belkilerimi, elbetlerimi, olsunlarımı ve tüm bunların yanında tüm umutlarımı da alıp gidiyorum. Sen bunu seranat say.
İçimde düştüğün, aklıma düştüğün o ilk andan bu yana içimi kemiren-yakan, bedenime yaşama hevesi verirken ruhumu cayır cayır yakan, okuduğum bir satırda-dinlediğim herhangi bir şarkıda gözüme yaş olup konan sevdamı da alıp yanıma; gidiyorum. Sen bunu serenat say. “Bir daha kimse şiir yazma sen de” demiştin. Yazmam! Ben bu vakitten sonra gözümü kör, kulağımı sağır ve dilimi lâl edip, tüm kelimelerimi bu aşktan artakalan kederin derin çukuruna gömüp gidiyorum. Sen bunu serenat say.
Kendine; kendini bana merak ettirmeyecek kadar iyi bakmanı istiyorum. Sana olan öfkem-bana olan öfken, senden kendine iyi bakmanı istememe asla mani değil. İçimdeki bin fırtınadan, bin yangından, bin keder-bin ecelden ve bin yıllık özlemden geriye, mahşere kadar sürecek ve hiçbir zaman dinmeyecek bir özlem kalıyor… Ve ben gidiyorum. Sen bunu serenat say.
Giderken sende bir ben bırakamamış olmanın vehmi canımı yaksa da tepeden tırnağa bir sen ve tepeden tırnağa bir benden yaratılmış boşlukta nefes almaya çalışacağım. Ardımda sana senden ibaret olan bir sevdayı yadigar bırakarak; masamda manasını kimsenin bilmediği bir gazeteden gözlükleriyle bana bakan seni bırakarak gidiyorum. Sen bunu serenat say.
Önümüz bahar, sonrası yaz. Kısır bir döngü; ardışık ve düzenli. Sonbahar ve yine kış. Zemheri. Yine karlar yağacak elbet, yine turuncuya çalacak göğün laciverti. Yine bir yağmur yağacak ve yine bir yıldız gökteki diğer tüm yıldızlardan daha fazla parlayıp bana seni hatırlatacak. Bir deniz kenarında yine yüzüme vuracak hasretin, dalgaların rüzgarıyla! Belki bir daha yere düşen hiçbir çocuğun adı sen olmayacak-ben olmayacak ama elbet yine düşecek çocuklar yere; bir parkta koşarken. Hafızam silinse de hatırlamasam hiçbir şeyi, hatıraların hatırdan yoksun kaldığı bir maziye gömülmese ruhum ama ziyanı yok. Umutlarımla beraber hatıralarımı da aldım heybeme, ben gidiyorum. Sen serenat say bunu.
Cennet gözlerin bana yadigar. Sevdaan yüreğimde. Senden kendine iyi bakmanı, iyi olmanı ve telefonun kapanmasını bile beklemeyeceğimi bir an olsun aklından çıkarmamanı istiyorum, gidiyorum. İçimde binlerce sen varken bir de etiyle kemiğiyle acıdan, dertten ve kederden yekun bir hasret eklendi; gelir mi gelmez mi bilinmez bir mahşere kadar. Elbetlerimi de aldım yanıma, gidiyorum ben. Sen bunu bir veda mektubu say. Gelip pencerenin karşısında, o duvar dibinde –karlı bir Kasım gecesinde okuduğum serenat say.
Seni çok sevdiğimi bil. Seni çok sevdiğimi bil. Seni çok sevdiğimi bil. Seni büyük sevdiğimi bil. Seni düşünüp seni düşlemekten akıl sağlığımı yitirmezsem, ömrümün son anına kadar seni düşüneceğimi, seni düşleyeceğimi bil.
Seni sevdim ben, sırılsıklam aşığın oldum. Her şeyin üstüne o son kahveyi benimle içmek istediğin gibi, bunca şeyin üstüne o son kahveyi seninle içmek isteyecek kadar büyük sevdim ben. Aşık oldum, aşığın oldum, meftunun oldum, dostun-düşmanın oldum. Yanındayken bile özlediğim oldun benim. Senin hiç yanındayken bile özlediğin kimsen oldu mu? Hadi oldu diyelim; sonrasında bir ömür onun hasretine mahkum olduğun oldu mu? Benim oldu! Yanındayken bile özlemimdin benim, şimdi artık bir ömür boyu sürecek hasretim oldun. Sana “O gün geldiğinde de yetmeyeceksin!” yakarışlarımı, yalan olmayan gözyaşlarımı, o Cennet gözlerine baktıkça gülen gözlerimin çevresindeki çizgileri, göğsüme nakşettiğim gamzeni, şiirlerini, kelimelerimi, aşkımı, sevdamı yadigar bırakıp gidiyorum. Sen bunu ne sayarsan say.
Hoşça kal Cennet gözlü kadın…
Hoşça kal benim Cennet gözlü aşkım…
Hoşça kal benim papatya kokulu sevgilim…
Hoşça kal.
Kayıt Tarihi : 20.3.2024 09:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Herkes kendi acısına yanacak!
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!