Eğer ayrılık bedenin gitmek istemediği yerden firarıysa adı öylece kalsın.
Yok ruhun firarıysa bence adı ölüm olsun.
Milyonlarca şiir yazıldı ayrılık üstüne, ama bence hepside manasız.
Eger gönül ait olduğu mekanı gönüllü terkettiyse,
bunun adı ayrılık değil terkediştir zaten.
Gitmek istemediğin yerden mecburen gidiyorsan, bunu adına acı denir,
Gençlik yıllarında başkalarının sahip olupta, benim sahip olamadıklarım için, eksiklikler için, haksızlıklar için başkaldırmak başkalarının devrim bizim ihtilal dediğimiz şeyi yapmak isterdim.
Varlıklar ülkesinde yokları yaşamak zoruma giderdi.
Milyonlarca insanın kısmetini bünyesinde barındıran insanlara kin duyar. Zenginden alıp fakire vermek isterdim.
Ama yıkmadan, dağıtmadan, bölmeden.
Bütün zenginler kötüydü o yıllarda gözümde, çünkü ben yoksuldum daha doğrusu orta direkken yavaş yavaş yoksullaştırılan bir ailenin çocuğuydum. Harçlıksız okula gittiğim, harçlıksızlık yüzünden arkadaşlarımdan utandığım çok oldu.
Ama yoklukları hiç ihanet sebebi saymadım. Ben üşürkende sevdim vatanı, alev alev yanarkende.
Gençlik yıllarımda bende hep Leyla ile Mecnun aşkına özenir,
hep Leyla gibi birini arardım.
Fakat benim o zaman bir Leyla aramamdaki maksat onun mükemmel güzellikte, melek gibi biri olduğunu düşünmemdi.
Öyle ya Mecnun´u çöllere düşürüp deli divane ettiğine göre
harika bir güzelliğe sahip olması gerekirdi.
Fakat sonradan okuduğum kitaplardan öğrendim,
Ne tür bir yalnızlıktı yaşanan,
Cehennemin hangi kuyusundan gelen bir çirkefti bu,
Kim çıkarmıştı bu fırtınayı en kararsız yaz akşamlarında,
Kim besliyordu bu ihaneti ve kimler için kurulmuştu bu düzen.
Baban bile karşında dikilip „vatanı senmi kurtaracaksın diye,
en vefakar duygularına kalkan olurken çirkefin önünde.
Boşta kalmak boşlukta kalmak bir insanın başına gelecek en kötü şey olsa gerek.
Oldum olası yalnızlığı kendimi dinlemeyi sevmem,
çünkü içimdeki ben, bana hep hatıralardan, ulaşılmazlardan erişilmezlerden,
hep gidenlerden bahseder.
Halbuki ben geleceğe umutla bakmak, geleceği umutlu yaşamak istiyorum.
Hatıralara dalıp gidenlerin ardından yas tutmak yerine,
Küçükken insanın küçük küçük dilekleri oluyor.
İnsan büyüyüp geliştikçe dilekleride onunla beraber büyüyor ulaşılmaz oluyor.
Çocukken benimde bir dileğim vardı.
Büyüyüp adam olmak ve ilk maaşımla anneme, O ne isterse almaktı.
Büyüdük belki adamda olduk ama rüzgar büyüyemeden
ordan öyle uzaklara savurdu, öyle bir yaşam nasip etti ki,
Ayrılığın acısını hangi kelime anlatabilir diye düşündüm bir an.
Kelimeler çaresiz kaldı yokluğunda,
keşke dediler o hiç gitmeseydi, ne sen bizim en acılımızı arasaydın,
nede biz ayrılığı anlatmaya uğraşsaydık boşuna.
Bir şiir olsaydık sevginizi anlatan, yada bir aşk destanı.
Seni bir prens yapsaydık, o insafsızı bir prenses dediler.
Bilmem neredesi yolun uzak mı,
Gelenlerle bana bir haber gönder.
Yaralı yüreğin benden ırakmı,
Gelmesende bana bir haber gönder.
Düşünürüm seni her an durmadan,
Yıkılacaksa gökyüzü, tersine akacaksa sular,
Ve hergünü bir fırtına olacaksada ömrün varsın olsun ne çıkar.
Nasılsa gurbet kayıplar şehri, Bırak varolan herşey kaybolsun hayatımdan, Yalnız gözlerini bana bırak.
Herşey kaybolsun ama birtek onlar varolsun.
Varlığında yokluğun kadar acı verici aslında,
Akan saatlere tutsak, senden sonrası daha fazla sen bir ömür.
Bugüne kadar sen oyuncağından başka birşeyini kaybettinmi ki, ağlayasın.
Ben çok şeyimi kaybettim bugüne kadar belkide herşeyimi!
Herşeyin kayıpsa nasıl ayaktasın deme,
hayat kaybedilenlerin yerine kazanılanları koymayıda öğretti bana,
Dün kaybediyor, bugün kazanıyor ve yerine yenisini koyup devam ediyorum hayata.
Mesafeleri çaldılar mesela benden yaşamak istediğim yerle arama ikibinbeşyüz kilometre koyarak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!