Nasıl süslü cümle kurulur bilmem ben.
Nasıl gitmekten vazgecirilir bi insan bilmem.
Bilmem çaresiz kalmak nasıl anlatılır.
Anlatılır mı?
Ne diyebilirim ki ? Sensiz ben şekersiz çay,dondurma kabındaki dolma,misafirlikteki çocuk..
Dedim ya,bilmem işte.
Unutulmuşluğun sancısı içimde ordan oraya dolaşırken anladım;
Sözüm söz derken arabada çalan şarkıda,kalpten gelerek çıkmamıştı o sozler ağzımızdan. Nerden geldi de cıktı onu da bilmiyorum.
Çıkmasaydı ve ben sadece şarkı söylüyoruz deyip geçiştirseydim.
Geçiştiremedim..
Yatay geçiş yaptım sonra yalnızlığa.
Benim yatmadan,üşenmeden bi iş yaptığım da görülemezdi zaten.
Gökyüzü küsmüş gibi kapkara. Yıldızlar ümidini kesmişçesine sönük.
Ne bu keder ey gökyüzü!
Biri de bi ışık verse bana,biri de süzülüp gökyüzünden kayıverse, dilesem dileğimi ve o geri gelse..
Tam şu an,derman kalmamış ayaklarimin dibinde bitiverse.. Ellerimi kafasına uzatıp tıpkı onun yaptığı gibi öpüversem huzur kokan saç tellerinden. Ağlasak beraberce kaybedilmiş günler ve yanyana olmanın şükürü icin. O güzelim kirpiklerinden de öpsem ölmeden önce, çok mu şey istemiş olurum?
Dünyanın en mutlu insanı ben miyim acaba? Diye sorsa o masum tebessümü ile,
Cevap vermek isterdim;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!