Serdar Gürbüz Şiirleri - Şair Serdar Gürbüz

Serdar Gürbüz

Karanlık sanmayın ki kör edicidir. O ölüler diyarına açılan kapılarda bir rehberdir. Sadece kendisini bekleyenleri emzirir memeleri. Evet, ruh yeniden ateşlenir. Her bir atomunu harekete geçirerek. Ruh kendisine ait olana benzer. Doğum sancısı. Henüz doğmamış bir çocuğun adıdır. Zamanın değmediği bir toprak parçasına sirayet eden bu çocuk ve ruh birliği şimdi kendine bir vatan buldu: Dünya toprağı....!!

Devamını Oku
Serdar Gürbüz

Canın sıkılıyorsa bana bir makale yaz, orospuların amorti organlarını anlatan; sonra biraz eroin vururuz şehrin en ciddi arterlerinde; gelip geçen arabaların ön ve arka camlarına taş atarız; yan camlardan genellikle çocuklar bakar ıslak ıslak.
Sen bakarsın ıslak ıslak. Yan cam olmaz. Sinyalizasyonun en muhteşem rengi gözkapaklarına vurur, dudaklarının çatal arasına vurur, kaşlarının kalkık isyanına vurur; ben sana vururum, sen bana vurursun, sonra birbirimizi öpe öpe bağışlatırız birbirimize. Ben bir’i seviyorum, sen iki’yi; bak, eşitiz. Ah, tabii, buradan uzakdoğu görünüyor; ben bunu ciddiye almamıştım. Buradan Irak, buradan Amerika’nın Çin’i istila düşleri görünüyor; ben bunu Nâzım’a yazmıştım, Paz’a yazmıştım, bir tek Kafka cevaplamıştı. Ama Kafka’ya tek satır yollamamıştım, o hissetmiş, hemen tepki vermiş. Serdar’ı benim için öp, demiş. Serdar öldü. Serdar ile Mert aslında ikizdiler; Serdar hep hırpalardı Mert’i ona nankör derdi. Sen balık, yiyorsun. Balık yenmez, balık yüzer derdi. Sosyalizm yenmez, sosyalizm yaşanır derdi.
Canın sıkılıyorsa bana bir deneme yaz, eşcinsellerin kaç deliği olduğunu tez haline getiren. Twitter’daki faşistleri yaz, aldatan, buluşan, döven. Bana uzak bir şehirden gelen delikanlının gözlerindeki o endişe dolu aşkı anlat. Onun dudaklarındaki sırf mavi haritaları anlat. Manisa’yı anlat onun titrek parmak uçlarında biriken. Sevdiği kızı anlat. Ben seni dinliyorum. Mersiye ol bana. Mersiyeye sıkışan tahakküm sınırını anlat. Naziredeki esrar kompleksini, ele geçirilen uyuşturucunun piyasa değerindeki düşüşü, ırzımdaki asker kökenli, gelenekçi, ahlaksız şairleri anlat. Canın sıkılıyorsa, bana beni anlat. Ben dinliyorum. Ben sende tatildeyim. Ben sende bir şezlong problemiyim, hususi vasıtayım, kısa menzilli sevdayım, klorofilim, pikrik asidim, oyum işte; ne diyorsan oyum, oyuğum.
Ben iki’yi seviyorum, sen bir’i; bak, eşitiz. Bir imla kılavuzu duruyor sereserpe vücudunda: Bütün kelimelerin doğru, bütün işlemlerin tamam. Sağlaması yapılmış bir çarpım gibiyiz sevişmelerden sonra: İkimizden biri sıfır olsa, diğeri ise istediği büyüklükte bir sayı; farketmeyecek sonuç = sıfır. Bunun endişesiyle sevişiyoruz hep. Ya yataktan sıfır çıkarsa diye.
Canın sıkılıyorsa bana bir masal yaz; kim bilir belki sen de zengin olur, şatolarda yaşarsın cücelerinle. Oysa onlar cüce değil, senin boyun uzun. Senin boynun uzun, ellerin uzun, öpüşün uzun. Geceleri, büyük bir melankoliyle camdan dışarıya, yağan yağmurun altındaki far ışıklarına bakışın, o bakışın uzun. Üzülme beni bırakıyorsun diye; biraz vakit geçirdin kısaca, oyalandın işte; insanoğlu, oyalandıkça büyür. Geçip giden hiçbir şey gaflet sayılmamalı, zaman dahil. Zamanın aklî dengesini bozan trajik sevgililer olacağımıza aynı hastalığın iki farklı belirtisi gibi yaşarız başkalarının vücudunda. Daha çok çiçek açarsın, salacak daha çok kokun var zulanda. Şüphesiz, eklenmeye gelmedin ya dünyada birine, birilerine – start hakemin de yok parmağının kasıldığı tetikte. Korkmuyorsun da: Ya namludan sıfır çıkarsa diye. Ben seni dinliyorum. Sen bana olur olmaz, sevdiğin kişinin kamera arkasını anlat. Çekim hatalarını. Onu ilk ilhak edişini. İşgale koşan istila güçlerinin salyalarını, irileşen gözbebeklerini, bir yengecin atak yaptığı sırada, aslında yana ilerlemesinin hayvanda yarattığı depresyonu, kumsaldaki diğer deniz yaratıklarının bunu alay konusu yapmasını, bu salaklığın nesilden nesile aktarılmasını, o yengecin bana benzediğini, benim o yengece benzediğimi, benzeşen şeylerin sıfıra karşılık geldiğini, evet, hep bunları anlat. Ben seni dinliyorum. Konuşur gibi yazarlar ya, konuşur gibi dinliyorum seni. Konuşur gibi sustuğuma da bakma; kendisiyle oyalanılan bütün nesneler kadar gizli özneye has gizli bir özgüven bu. Çember ile daire’nin arasındaki fark kadar, yani bir alan sahipliği meselesi. Gurur meselesi. Ur meselesi.
Tahtından indirilip boynu vurulmaya götürülen çocuk padişahlar, “Eve mi gidiyoruz, oyun bitti mi?!” diye sormuşlar mıdır?! Kaç çocuk sevgilinin boynunu vurdun sen?!

Devamını Oku
Serdar Gürbüz

Ben, ruhunu kaotik varlıkların hizmetine veya hezimetine sunmuş bir bedeni olan ruh muyum; yoksa ruhunu kendimle bir bilip geldiği ve geldiğim ve gideceğim âlemin aydınlığını bir saniye bile an be an gözümden ayırmayıp dünya ve içindekilerin karanlığında kalmayan bir bedeni olan ruh muyum? En önemli karşılaşmalar, bedenler daha birbirlerini görmeden ruhlar tarafından mı? hazırlanır. Ve bundan sonra bedenler ruhun diliyle konuşmayı mı ögrenir? Sonra ince ve keskin kulak çınlatan, kafa patlatan bir tiz ses.!! Beden ruhun vücut almış halidir..🎆🎈🎆

Devamını Oku
Serdar Gürbüz

Yanık bir akşam üstünden kopup,
ölü bir gecenin içine düşüyordum.
Kalbim duman içinde,
avuçlarımda sabahın leşi.. Bir sarhoşun şarabından kaçıp,
kahpe bir yalnızlığa sendeliyordum.
Dudaklarımın küfrü sansür içinde..

Devamını Oku
Serdar Gürbüz

Ayaklarım ısınmıyor...
Tenimde bir soğukluk...
Ruhum da ısınmıyor...
Kalbim de cehennem ateşi var...
Ama; ısınmıyor...
Ellerim titriyor bak lan ısınmıyor...

Devamını Oku
Serdar Gürbüz

Seni düşünmek, seni sevmek, sana aşık olmak.... Aşka aşık olmak. Kurtulmak çalkantıdan, içhuzurunu yakalayabilmek, vazgeçmek kendimi kınayıp durmaktan, farketmek gerçeği. Bana düşen ne? Varlık gayem ne benim? Görmeliyim artık bunu ilahi bir nefeste, tanrısal bir seste ayan beyan. Zaaflarımla, çıkmazlarımla, kendimle cedelleşmekle geçip giderse koca bir ömür, heder olmuş olmaz mı?
Neredesin ey tatmin olmuş huzura ermiş nefis, nefsi mutmainne! Nerdesin aşkı bulmuş, aşkta yokolmuş ben!🎈🎈🎈😞

Devamını Oku
Serdar Gürbüz

Delilerin vicdanından kopardığım kırıntılarla.. Besledim aç köpeklerimi..
Sadakatin masalında, hep kaybederek boşalttım. Ruhumun zehrini...
Evet ben kaybedenim..
Suçsuzluğun azabında kavrulan küçük çocuk..
Annesinden korkan dev..
O benim..

Devamını Oku
Serdar Gürbüz

Kendi ruhuna tecavüz ediyor , insanoğlu.  Ve hiç bu kadar böbürlenmemiş , kibirlenmemişti insanoğlu. Paranın beş dakikalık sex şehvet arzusuna , erken boşalma sorunu yoksa tabi . Bu kadar köleleşmemişti insanoğlu. Sinmiş ve sümsük bir insanın son isteğinde bile bu kadar can bulmamıştı hep bencil varlık. O ne zaman bir inanç yaşam tarzı haline geldi? Nicedir suskundu. Halini soran yoktu. Güneşi selamlayan her canlı ona küfrederdi. Şimdi ne oldu da şımarık bir oruspu halini aldı. Varlığın ölümcül şakalarından bıkmadın mı? Görmüyor musun seninle alay ediyor! Varlığın saltanatı, iştahı tatmin olmamış bir fahişe edasıyla ortalarda dolanıyor. Cehenneme çok az kaldı. Yorgunluğun ve serzenişin bu sebepten insanoğlu. Peki neden? Tabii sizin yüzünden diyeceksin. Acının sonlandığı yeri hatırlıyor musun? Hani her yanından zevk suları akıyordu, şehvet ruhunu zehirliyordu. Ritimsiz duygularla aklına hangi varoluşlar düşmüştü o zaman? Hangi ülkeydi burası? Hangi zamana aitti? Hatırlarsan bel altındaki beynin, omuz üstündeki beynini kabz etmeden önce: "Neden ışıktan uzak tüm çocuklar.” demiştin.
Anlamış olmalısın ki her soru karanlığa açılan bir kapı. Tam da varlığın anlam kazanmaya başlamışken ağlamaya koyulduğun bir kapı. Tıpkı melekler gibi gözyaşlarından çiçekler tomurcuklanıyordu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, cevaplarını alamadığın o deli edici kafa sikici sessizliğin içinde debelendin duruyordun. İşte bu yüzden sen sen değilsin. Sen yarraktan akan küçük bir atomun son sözlerisin. Bu maksatla yaratıldın, sadece cevapsız sorular için… Yaşattıklarından sonra… Nasıl hissediyorsun? İyi mi? Emin misin? İyi hissetmek diye bir şey yoktur. Görünen o ki tek iyi hisseden Allah.. Bizden sadece ibadet mi bekler? Hayır! Allah senden kendisinin bilinmesini istiyor hatta bunu sana emrediyor.
Planlar, amaçlar, adanmışlık, fedakârlık, körlük ve teslimiyet. Hepsi senin hizmetinde artık… Biliyorum, Korkmuştun ve yalnızdın. Evrenin tüm sorularıyla baş başa kalan sen tam bir müptelaydın. Aşk, sex, para, alkol ve Çaresizlik. Yoksunluk yoksulluk. Yurtsuzluk. Kimsesizlik. Yeryüzüne fırlatıldığından beri bu haldesin. Sadece farkında değilsin.
Artık farkına var sikilme insanoğlu... Serdar Gürbüz

Devamını Oku