Kesilsin bileklerim!
Yırtılsın, beni hayata bağlayan şakağım!
Gidişlerin yitişlerin uc noktasında yaşamaktansa bırak atlayayım ordan..
Uçurum manzarasında yaşamak, ah aptallık bu olsa gerek.
Suskunluk çizgimin sınırı gözyaşlarımdaydı. O da yitiriveriyor kendini!
Eğer katreler de susarsa, öfkem kızgın saçta demlenir yakar derinizi!
Artık boyumun sınırını da aşmıştı bu sükunet.
Dudaklarımdaki sözcükler yarım kalmıştı! Konuşamadığım kelimeler düğümlemişti nutkumu! Nefesimin kesildiği yerde bağlanmıştım hayatın kahkahalarla dizili girdaba.
Gözlerim yaşlanırken,
yanaklarımdan süzülen bu ıslaklığın adı kasvet miydi?
Matemin ızdırabına konan bu bülbüller hangi aşkın ölümü için ağıtlar söylüyorlardı.
Serzenişler içinde söylenen bu ağıt hangi serçenin yüreğini incitmişti?
Yarım kalan o şarkılar hangi mısrayla dize gelirdi.
Yazarken gerek var mıydı uyak düzenine ya da sarmal ya da düz ölçülere.
Ben daha kendi hayatımın düzenini sağlayamamışken, bırakın bari şiirlerim serbest ölçüyle anlatsın nasır tutmuş sözlerini.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta