Serap'la Konuşmalar 1 Şiiri - Gökhan Sar ...

Gökhan Sarıkaya
24

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Serap'la Konuşmalar 1

Bilincin ve susuşun tedirgin boşluğu büyürken içimde,
Yürüdüm zamanın kutsal acısını hiçleyerek.
Yürüdüm tarihsel acılar ormanından
yaralı gövdemi gölgelere çarparak.
Kesik derimden sıcak bir kan damlacığı fırladı küçük bir çukurun ensiz yüzeyine.
Kapadı kök veren ağaçların kalın damarlarını.
İnce bir çiçek açtı onların ölüsünden.
Durmadan konuştu ormanında
ve kaybolmadı yankısı evrende.
'Büyüdüğüm bu kadar, ağırlığım bu kadar ve kavgam bu kadar.'

Her açan kendi tragedyasını yaşarmış her bin yılın antik dünyasında.
Kapandı acıları Venüs'ten çalınan deniz kabuğuyla.
Eksildi italyan romantizmi o burjuva dünyasından.
Güneşi sırtlayıp omuzlarından indirdi bir sabah.
Köklerinden kaçmış ve başkalaşmıştı artık.
'En basitinden düşün dedi, en basitinden anlat bana kim olduğumu.'
Bir damlaydın önce, sonra sabrıyla toprağı çatlatıp açan bir tohum.

Söğüt ağaçlarının gölgesiyle konuşan bir şair gelip oturdu karşıma,
oku dedi bunları onun uzak kentlerine bakarak.
Bilecektir şunca ağırlıkta olduğunu.
Irmak yollarının sesizliğini sunarken senin dağlı bilincine,
bilecektir gülümseyişinin çizgilerindeki kederi.
Çocuk sevinçlerinin kamp ateşiyle ısıttığı o soğuk gezegende yürüdünüz.
Yan yana duran iki yalnız banktınız bir fotoğrafta.
Soluğun ne güzel demiştin.
Ve öpmüştün onun rüzgârda yankılanan sesini.
Gün, onu aralıksız düşünmenin saatini işliyordu emeğine yabancılaşarak.
Tanrı kıyametini ertelemekle meşgul,
zaman mefhumuna ölümsüzlük katarak.
Betonları sevmiyorsun biliyor...
Ve çıkarıyor senin gözlerini Platon'un karanlık mağarasından.
Gör diyor yeryüzü bu kadar!
Şair çıkıp gidiyor...

Seni düşünmek,
Denizanalarının evrim geçirmiş yavrularının ortasında kalarak.
Poseidon'nun kutsal günahını aldılar,
ve bu yüzden kötüler.
Sevmek istediğinde ellerini ısırırlar,
kalpleri yok çünkü,
gözleri yok çünkü...

Sen ki,
bir Edelweiss çiçeğisin Alp dağlarının,
bense yorgun bir Anadolu ozanı.
Aynı yaylaların şenliğini işliyoruz birlikte,
sınırlar ve devletler yokken.
Pasaportsuz geziyordum seninle yeryüzünde.
Nasıl da güzeldi...
Yeni doğmuş bir kuzuyu emziriyordum anasının süt veren memesinden.
Sense çok uzaktan izliyordun beni
dalından öylece gülümseyerek...
Kutsal değildi yaşam,
ama kutsaldı bakışındaki o yemyeşil hasret.
Gün değmesin be yavrum kirlenmemiş duruluğuna...

Bilincin ve susuşun tedirgin boşluğu büyürken içimde,
yine de şarkılarım gelip seni çağıracaktır Serap!
Eyy bu gövdenin en temiz yerinde göverip açan,
işittiğim yalnızca sen,
işittiğim yalnızca sen...


Gökhan Sarıkaya
Kayıt Tarihi : 13.6.2023 13:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!