SERAP ERDOĞAN
Ankara’ da doğdu. İlk öğrenimini Ankara ve Yozgat’ta, orta öğrenimini İzmir Namık Kemal Lisesi’nde tamamladıktan sonra Anadolu Üniversitesi Edebiyat fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nden mezun oldu. Seslendirme ve metin yazarlığı yaptı. Çeşitli radyolarda şiir başta olmak üzere sanat içerikli bir çok radyo programını hazırladı ve sundu. Şimdilerde Ankara’da öğretmenlik yapıyor ve şiir çalışmalarını burada sürdürüyor.
Şiirleri ve yazıları Dize, Varlık,Yasak Meyve, E, Kül, Düşlem, Öküz, Mozaik, Uç, Edebiyat Ve Eleştiri, Kavra ...
işlek bir cezadır çocukluk bazen
yaralı tanrıları iyileştirmekle gidilen...
her uzak kimlik istiyordu ve tekrar.
rengi yok çürük bir besteydi ölüm
siyah kedilerin geçtikleri yerlerde söylenen
pijamalarında dinlenen gececi yama
dişlerini geçirir de uykuya,
bundandır adamların
çizgili yüzlerle çıkmaları sokağa.
bölüşmesiz severler az konuşan bir kadını
kalman var yalancı yazlardan yapılma
bir çırıl öpüş sandım; durağım tuzağımmış oysa
güzeldim hem, delilik yetişemezdi boyuma
burada kibir sessiz bir bela
ve zulmün tüm cesareti
içinden övgü geçen cümleler kadar kara
soyunuk bir telaşın
tene tortu biriktiren şekliydi
uzanıp sözlerimi ikiye bölen dudak
şimdi
kalbime iyi haller dileyen gidiş,
yüzümde bir ağaç gezdi durdu,bir günah öttü dalında
sen bunlara birer şaka gibi davrandın
ben gitmek dedikçe kal diye bağırdı camilerde adamların
hangi cezadan firardık ki, böyle aşk diye bi’şeye başladın
ruhumda bir saat işliyor tanrım
her akşam kendini okuyan bir oda mektubu gönderiyorum
kır yalnızı saçakların buz orkestrasına.
yolumu selamlayan yaban karmaşa,
penceremde titizlikle işleyen merak kanunları
komşu evlerin
ve içimi sahneleyen el yordamı bir acı
perdeleri indir! .. huysuz bir kediye tüylenen bu evi
benzetiyoruz guguklu duvar saatlerine
bol kırmızı bir eğlenceyi işleyen o duvar halısı;
acelesiz uyandığım sabahlarda
yeniden gittiğim hatlarını..
aynı rivayete inanmış
dantel dudaklı iki rıhtım havarisi
biz aynı kemana söylettirilmiş ezgi
yanlış hecelerini vuruyoruz hayatın
ıslak kule mektuplarını ürkütüyoruz
avluları odalardan geçiren duvardı, buradaydı
tutup saçlarımda esnemişti akşam
bu iyi gelmişti saatlere öğle sonlarına
kimi sigaraların dumanından sayılmıştı
içlerinde çığlık besleyen akşamlardandı
bilmediğim bir aralıktan
zafer ekin karabay için
Ö- cumba sandığımın yağmurunda eski sarmaşık
S- biz seninle ten sürelim atlas eskitelim
Ö- tekrar bulmasın ritmimiz gök yatışmadan
S- su ürkmeden takvim şaşmadan sokak düşmesin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!