Üşüdüğünde güneşin kavuran yüzü; ya da ay denize yaklaşınca, dalgalar kabardığında,
Sığınılan kuytu limandın, ılık, güvenli, sessiz; adsız gemilerin korkusuzca demir attığı...
Telgraf teliydin belki de, uçmayı bilmeyen minik serçelerin bir ucundan konmaya çalıştığı...
Şey… “Arkadaş nedir sence”
dedi mavi.
Anlamadım… “Arkadaş mı”
dedi insan.
Seni hissetmek
Yeni doğan günün sevincinde
Seninle koşmak
Caddelerde, sokaklarda el ele
Mutluluğu bulmak
Senin o sıcak gülüşünde
Bahar geliyor annem,
Salon pencereme bir kumru yuva yapmış.
İki yavru çıktı yumurtalardan,
Besledi yavrularını kumru,
Kanatlarının altına aldı, ısıttı,
Kumrunun kanatları senin ellerin oldu sonra,
Sivaslıydı, karagözlü esmer
Uzun ama zayıf
Yıldız dolu samur saçları
Yerleri süpürürdü
Gülünce dişleri parlar
Konuşunca inciler dökülürdü
Tılsımını yitirmiş bir gecenin şiirisin sen
Ellerinde hapishane duvarlarına sinmiş o iğrenç öksüzlük
Ayazdaki buz kesiği gibi sızlıyor...
Hükümsüz artık sol yanındaki oyuk...
Donmuş gülüşlerin yüzünde
Kulağında anlamını kaybetmiş bir keşke
Neler istemezdi ki bu çocuk yüreğim,
Pamuk şekerler isterdim, kaydıraklarda kayarken yemek için,
Uçurtma isterdim göğün en yücesinde salınan,
Kırmızı hem de, hem de upuzun kuyruklu.....
Benim mavi balonlarım olmadı, elimden kaçırıp da ağlamadım onlar için hiç.
Oyuncak atım olmadı, dörtnala sahilde köpükleri yararak koşturamadım
Güneşin ilk ışıklarıyla
Caddeyi seyrettin mi HİÇ…
Pencerede kendini görerek.
Geçen arabaları
Seyrettin mi HİÇ…
Kar yağıyor dışarıda
Ama nafile…
Senin saçların zaten karlanmış yıllarla birlikte.
Oysa yağmurun çiseleyişi bambaşka
Senin damlalarından daha saf ve temiz
Elindeki sigaranın dumanında gördüğün ben miyim,
Hep yağmurlu bir günde
Karanlıkta yürümek istiyorum
Loş ışıklar altında
Gölgemin ardımda olduğunu hissederek…
Hep yağmurlu bir günde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!