sen eyy
sesinin uçurumundan her atladığımda
yine sesinin pamuktan yatağına düştüğüm
içeriden dışarıya bir göçtür
kuşların göze alamadığı
yeşile doygun kıyılardan
sızı sarkıtan yabanıl kuşların
bunu sana bir parkta
boş bir salıncakta sallanırken de
bir gece yarısında da söyleyebilirdim sera
ya da kör uçurumunda bir son yazın
eylülden öteye söz biriktirip
resimsiz düşlerime kan kılmak istemesem gözlerini
bir irtifadır sözden iştaha doğru savrulan bulut
dolgun kırmızısında geniş gökyüzümün
şeksiz şüphesiz secdelerle yardığımızda toprağı
ateşe daldığımızda gülistan niyetine
hep
hep o var olmuşluğumuzun gri sıkıntısı
hep
hep o yaşamak denilen incecik ağrı
hep
hep sera
gözlerindeki sihrin simyasından içime düşen mağaralar
ama hep sera
hep gözlerinin o meraklı
o şaşkın
o aşkın algoritmasını yığınlayan bakışlarından
dolayıdır ki
içimde binlerce eyyam uçuşur
her devrimi seninle yapmak
her yüzeyi sana sindirmek
her hayat detayını sana indirgemek gibi
şiirden arta kalan hiç bir şeydir bazen
herşeyden artakalan sadece bir şiir
bil ki sera
dünya bizim için bir cennet kesiti
bir eflatun genişliktir
sözün
özün
yazın
güzün
bunca sinmesi de bu yüzden
içimizin duvarlarına
sesinin kıyısından her açıldığımda
rüzgarsız irkilişlerle yine
sesinin limanına düştüğüm eyy
bil ki artık
gri resimlerle yorumlanmayacak rüyalar
bir cendere olmayacak yaşam denen heyula
m.M..
Münzevî MuhayyelâtKayıt Tarihi : 22.10.2010 20:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
o var olmuşluğumuzun gri sıkıntısı
hep
o yaşamak denilen incecik ağrı
hep
gözlerindeki sihrin simyasından içime düşen mağaralar
@..
TÜM YORUMLAR (2)