senyorita,
zamanın eşiğinde duruyoruz
gölgem, senin omzuna değmeden
akşamın altın rengi çatlaklarına süzülüyor
rüzgâr, kelimelerimizi tanımadan
başka vadilere taşıyor
biliyor musun
yürüdüğümüz yollar,
hiçbir yere varmayan ince ırmaklar gibi
bir gün, kavşağın birinde
senin adını unutan bir sokak lambasıyla karşılaşacağız
o gün, biz de birbirimizi tanımayacağız belki
senyorita,
gözlerin hep başka bir mevsime bakar
ben, ardında kalan iklime alışamadım
baharını bilmem, yazını görmedim
ama sonbaharını beklemekten
bir ömrün bütün yapraklarını sararttım
senyorita,
biz aynı şehrin iki farklı kıyısıyız
benim yakamda sis eksik olmaz
senin kıyında ışık fazlası
köprüler kurulsun istedim,
her köprü yarıda kaldı
çünkü bazı geçişler, insanın kendi içinden başlamalıdır
ve biliyorum
zaman bizim yerimize konuşacak sonunda
kelimelerimiz toprağa karışacak
bizden geriye yalnızca
yağmurun ilk damlasında titreyen
o eski çağrı kalacak:
"gel…"
Kayıt Tarihi : 9.8.2025 04:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!