zamanla acıları zevk edindim kendime… şizofren bir yan daha yaşamaya başladı içimde… hüzünbaz bir duygu yayıldı tenime gitgide çoğalan… bütün sığınaklarım dağıldı… paramparça oldu düşlerimi sakladığım mağaralar… bir trajedi sardı dört bir yanımı… ayrılığın soluk yüzüyle kalınca baş başa ve gelince yalnızlıkla göz göze… bütün acı ağaçları heybetleşti tenimde… kök salmak istercesine bedenime…
“sensizlik ne demek hiç düşündün mü”...
bir insan kaç kez aynı umutla demlenir… gözler kaç kez aynı hayalle perdelenir… bir divit kaç hokkaya batırılır… bir nefes kaç kurşuna satılır…
sayıklamalar başladı ruhumdaki mahzende… hüzün her gece çıkıyor sığınağından ve bütün heybetiyle oturuyor gözlerime… yaralı bir ceylanın ürkek iniltisi çınlıyor evimin her köşesinde ve her sabah başka bir karanlık açıyor penceremi… her nefeste başka bir yalnızlık soluklanıyor ciğerlerim… en ilkel acının yaban sancısını duyuyorum yüreğimde…
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman